Etiketler

6 Dakikada Yazı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
6 Dakikada Yazı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Mayıs 2021

Vurun (6dk.)

 


Vurun kahpeye dediler halk galeyana geldi. O ana kadar herkes komut bekliyormuş. Kahpe kim, kime ne vuracağız, neden biz vuracağız. Bir ton soru ile mahkeme salonundan çıktım. İnfazı gerçekleştirmek üzere taksim meydanında buluştuk. Kahpe dedikleri kadın swaroski taşlarla bezenmiş uzay yolu ikinci kaptanı kostümü ile Jennifer Lopez’di. Kadın ilk kez İstanbul’a konsere gelmişti ama aşıları tam değilmiş diye sahne öncesi gözaltına alınmıştı. Kadına taş atıyor millet o hala kalçayı sallayarak sağa sola kaçıyor. Ama görsen gram gözyaşı yok kadında. Bizim Bergen geldi aklıma. O da sahnede alımlı çalımlı volta atardı. Mikrofonu tespih gibi sallardı. Bazen masaların arasına girdiğinde bize yaklaşırdı. Dibime, burnumun dibine kadar girer şarkısını söylerdi. Ama bakışları öyle baygın ve uyuşmuştu ki sanki aniden tokat atacak hissi gelirdi, gerilirdim. Jennifer’ı kollamak için sahneye çıktım. Atılan taşlardan bana geldi. Yerden mikrofonu alıp saçlarına yıldız düşmüş annemi söylemeye başladım. O azgın adamalar bağdaş kurmuş çocuklar gibi ağlıyorlardı. Jennifer Ahmet Kaya’nın tüm plaklarını alıp memleketine döndü.

aklı sıra (6dk.)

 


Aklı sıra bana ders verecek. Ben ders alacağım adamı kendim seçerim. Karpuzu eşit dilimlemeyebiliyorsun diye gelip bana geometri dersi veremezsin. Meridyenler ve paraleller nedense sadece coğrafya dersinde öğretilir. Ama onlar yok ki. Dağlar ve nehirler de mi yok o zaman. Coğrafyası iyi olanın biyolojisi zayıf olur. Bir kedinin anatomisini anlamak için çatılarda içli içli miyavlayıp, kuyruk sallayabilmek gerekir. Çatı katında ufak bir terasım var. Barbekü yapıyorum orda ama mangal değil. Komşular geldi kapıya mangal yasak diye. Dedim ki “Ben Barbekü yapıyorum ama en islisinden.” Anlayan nerde. Tuzu döküyorum dirseğimin üzerinden tütsülü etlere. Dilimliyorum ince ince ortası hafif kanlı. Nusret rakılamaya geldi bize. Kokuyu almış tütsülü etin. Uzun bıçağı belinde Malkoçoğlu gibi. “Nerde abi et, keseyim ben.” dedi. Önce arka balkona geç orda bıçağını bileyle sonra da kolonyalı bezle temizle dedim. 

14 Mayıs 2021

kıymet (6dk.)

 


Kıymetimi bilmiyorlar. Gerçi, ben de kendi kıymetimi bilmiyorum. Kıymet bizim kapıcının karısını ismi. Kapıcı da Kıymet’inin kıymetini bilmiyor. Kıymet esasında kıyamet, uzak durmakta fayda var. Kaz dağlarında madende çalışanlara soru sormuşlar; “Kaz dağında kazmak nasıl bir duygu diye. Adam “bu ne kazma soru” demiş. Muhabir de “elinde kazma olan adama ne sormamı bekliyordun?” demiş. Kaldırmış kazmayı indirecek muhabirin kafaya araya kameraman girmiş. Görüntü bir yerde bir yukarda, çevreciler kavga çıktı diye kendilerini zincirledikleri çınar ağaçlarından kurtulup madenciye saldırmışlar. İki tane sincap yüksekçe bir kayadan çatışmayı tuzlu fıstık yiyerek izliyormuş. Sincaplar çok tuzlu yedikleri için orta yaşlarda kalp krizi geçirirler. Damarlarındaki kanı sulandırmak için çam ağaçlarının gövdelerinden akan baldan içiyorlar.

uykusuzluk (6dk.)


Uykusuzluk vicdan azabının göstergesidir. Göstergelere bakmadan yol almaya kalkarsan benzinin bittiğini çok geç fark edersin. Yolda kalmak zor değil esasında, yolda kalmayanların yanından vın diye geçip durmaması çok fena. Stepne oldum birinin hayatında. Oldum. Patlayan lastiğin yerine koydu mu beni, koydu. Beni üzdü mü bu. Üzmedi, çünkü ben onun çok kısa süreliğine bile olsa lastiği olabilmeyi sevmiştim. Sen de birine stepne ol. İyi gelir. İşin bitince atacak seni bagaja tekrar ama en azından nereye giderse onunla beraber gideceksin ve gerekti mi seni yeni kullanacak. Lokum satan kızlar vardı otobanda. Kamyonun freni patladı birini ezdi. Yeşil tülbendi uçmuş sarı saçlarından. Üzerinde dağılan rengarenk lokumlar. Ambulans geldi lokumları çiğneye çiğneye. Sedyeyi arabaya koydu görevli, oturdu yanına. Sonra fark etti nanelisinden bir tane gelmiş mevtanın üzerinde sedyeyle. Sağa sola bakmadan attı ağzına. O çiğnerken lokumu ambulansın kapıları kapandı.

mendil (6dk.)



Mendiller ıslak oldu olalı yanımda kurutma makinesi ile geziyorum. Islak olan hiçbir şeyi sevmem. Kuruturum toprağı bile. Kuru toprakta ne filizlenir. Onu bilmem ama aç kalmam bu sulak topraklarda. Solucan ile karganın kavgasında sizce kim galip gelir. Tabi ki daha aç olan. Kurtlar sofrasında tek bir sandalye vardır o da Bozkurt’a aittir. Diğerleri sofranın etrafında onun attığı artık kemikleri sıyırırlar. Assolist olmak için başvuru yapan traversti sanatçılar reddedilmeyi kabullenemeyip kendi Maksim gazinolarını kurdular. Adını da Geysim koymuşlar. Geysim’e bizi almadılar. Araya kimleri koyduysak olmadı. Arada derede kalan insan olmak istemiyorsan kararlarının arkasında dur. Reddedilmekten korkuyorsan odandan dışarı çıkma. Otur marleyleri say her gün. Gün ve gün sayısı değişen tek şey takvim yapraklarıdır. Üzüm salkımından koparılan üzüme diğer üzümler el sallarlar. Ama bilmezler ki sırada onlar da var. Her birimiz salkımdaki üzüm tanelerinden biriyiz. Önce hangimiz seçecek o meçhul el. Ben çekirdeksiz üzümüm kardeşim. Hamile değilim sonuçta. Hamile olmadığımdan emin olmak için test yaptırmaya ortopedi kliniğine gittim. Dediler ki yanlış geldin ürolojiye gitmen lazım. Kardeşim kimse sen erkeksin demedi yav. 


09 Mayıs 2021

bence ben (6dk.)

 


Bence ben gelmiş geçmiş en büyük yalancıyım. Benden daha büyük yalan uyduran olmuştur. Ama benim inandığım en büyük yalancı benim. Karnıyarık yapmak için patlıcan gerekir ama karnı yarılan patlıcan durumundan ne kadar memnun, kimse umursamaz. Her patlıcan sezaryeni tadacaktır. İçini boşaltıyorlar sonra senden olmayanların etinden içine dolduruyorlar. Onla kaynaşmanı, pişip eriyip tek lezzet olmanı istiyorlar. Bir insandan karnıyarık yaparsan içine ne koyacaksın. Kitap mı, elmas mı, para mı, çimento mu? İnsan neyi karnına doldurursa karnıyarık lezzetini yakalayabilir.  Acılı lahmacun ve acısız lahmacun aynı kefede tartılmaz. İkisinin de içine soğan yakışır ama soğan tek başına da kraldır. Krallar lahmacun yemezler, onlar butları ısırmayı ve yağlı ağızlarıyla lokmalarını yutmadan kahkahalar atmayı severler. Krallarla aynı masada otururken sandalyenin ayaklarını kontrol edeceksin. Biri arkadan testereyle kesiyor olabilir. O sofraya tez oturan tez düşer tepetaklak. Kraliçenin etekleri kısadır akşam yemeklerinde. Yere düşenler için tek teselli kraliçenin bacaklarını görmektir.  Şarap kırmızıdır eski tarih filmlerinde. Beyaz şarap ancak romantik akşam yemeklerinde görünür.

beyhude (6dk.)


Beyhude geçen yılların arkasından el sallamayacaksın. Onlar bir şekilde geri dönerler. Eve geri dönen kocasını kadın ne zaman kabul eder. Kabul etmesi demek afetmiş olması demek midir? Aldatılan kadınlar hayaletlerden orduya benzerler. Yanında görsen de seninle değildir artık. Çocuklarına ana olur ama sana kadın olmaz artık. Saatler geçmez olduğunda maziye yolculuk başlar. Zaten zaman ilerlemezken bir de sen dalarsın geçmişe zaman daha da yavaşlar. Maziye bu denli dönüşler gelecekten olan kaygının işaretidir esasında. Kapat gözlerini ve şeffaf ol. Beklemediğin o mızraklar oklar içinden akıp gitsin. Katıysan acırsın, şeffaf ol ki kimse acıtamasın seni. Mısır da gezerken çizme giyen bir adam görürsen bil ki o firavunun soyundadır. Çizmeyle deveye binemezsin. Ama kırmızıysa çizmelerin başka. Dolgusu düşen firavun kimden medet bekler. Kimseye diyemez derdini çünkü aciz bilirler. Kırkından sonra pipetle beslenir tüm firavunlar. Rakıyı çok seveler ağrısını alır diye. Pek ayık firavun göremezsin mazide.

28 Mart 2021

tamahkar (6dk.)



Tamahkar adamsan eğer bir sahtekarın avı olacaksın demektir. Sahtekârlık bir meslektir ve okulu da vardır. Karpuz kesenler ancak son dilimi kendilerine alırlar. İşin başında isen o işten kendine çok beklentin olmasın. Sepette yumurtalar çürümez ama kırılmayacağını da kimse garanti edemez. Neyi bana garanti edersin dediğimde; “sadece aşkımı, o da sana yetmeli” dedi. Ben de “garanti süresi ne kadar” dedim. Tek gecelik dedi. Sabaha selamlaşmadık bile. Şimdi ismini de unuttum. Diş macununu koydum tost ekmeğinin arasına kaşar bitti diye. Tereyağı az sürseydim bence lezzet de tamamdı. Hem doyuyorsun yerken hem de dişlerin parlıyor. Sümüğü akan çocuklar kollarına silerken biraz da tadına bakarlar. O tadı gizlice severler aslında. Ondan mendil istemezler pek. Minibüs şoförleri ücretleri toplarken arkadan öne doğru uzatın derler. En önde oturan kime uzatacağını bilemez  ve ücretini ödemek için kalkar en arkaya geçer. Elden ele uzatalım dersin, o zamanda çolak bir adama  denk gelirsen adam ayağıyla uzatır şoföre.

13 Eylül 2020

adil (6dk.)


 

Bana adil değilsin diyorsun. Peki kabul ediyorum bu eleştirini. Ama söyle bana kim adil bu karanlık dünyada. Perdeleri açmak istiyorum tüm dünyaya ışık girsin. Hem dünyaya hem de içi karamış insanlara. Kimi suçlamalıyız karanlık insanlar için. Bir mafya babası ile tanıştım geçenlerde. Bana övünerek kara bir defter gösterdi. İçinde bugüne göre kadar öldürdüğü adamların ismi varmış. Dedi ki onun sayesinde denge oluyormuş dünyada. O defterdekiler hayatta olsa dünyanın karışacağına inanıyor adam gayet net. Kendini görevli sanıyor bu konuda. Suç işlemenin bile bir adabı olmalıymış. Bu adaba uymayanları oyun dışı etmezsen kontrol iyice kaçar diyor. Kötülüğe liderlik edeni gerçekten suçlamalı mıyız? Kötülüğün yok olacağı bir dünya var olamayacağına göre başında bir lider olması çok yanlış değil kontrollü kötülük için. Kendin bizzat öldürüyor musun dedim. Eğer bana meydan okumuşsa evet ama genel düzeni bozmuşsa ben kararı veririm uygularlar dedi. Mafya olmak halka bir hizmet mi acaba. Hiç mafya olmayan bir toplumda suçu kim organize edecek. Saygı duyuyorum adama artık. Mesleğini icra ederken seyretmek isterim dedim. Olur ama bir şartım var dedi.

müzik (6dk.)

 


Müzik ruhun gıdasıdır derler. Sağırların ruhu yok mu. Açlıktan ölen ruhları var sanırım onların. Mezarlar ruhsuz gezenleri ağırlar. Ruhu olanlar orada davetsizidir aslında, sıralarını beklerleler. Dondurma yerken külahını ısırmak için sabırsızlanırım. Mavi şirinlerden dondurma yapmışlar, Gargamel’den neden olmasın. Artı ve eksi bir bütündür. Biri olmadan diğeri eksiktir. Adem de Havva’sız eksiktir. Ekmeğin önce köşesini yerim. Yerim ama içine doğru da ilerlerim. İleri geri konuşanlara zeytin ezmesi vermezler. Onları kim ezer bilirsin. Ezdin mi tortu bırakmayacaksın arkanda. İnsan ezmelerini kavanoza koymuşlar bedavaya pazarda satışa çıkarmışlar. Haydudun biri gelimiş tatmadan almam demiş. Ekmeğe banmış insan ezmesini. Limon sıksaydı lezzetli olurdu. Kalbi kırıklar alçıyla gezenleri ararlar kendilerine. Kendi kendilerine alçıya alamazlar yüreklerini. Terzi kendi söküğünü dikemez çünkü ipliği bitmiş. Yan terziden ödünç istemiş adam paslı makasla dışarı kovalamış. Paslanan çiviler çekiçlerden kaçar. Direnemezler onun darbesine. Vurdun mu çiviye tek seferde girecek ahşaba. Girmiyorsa ya açın yanlış ya da çivin paslı.

berceste (6dk.)


 

Bercesten var mı dediler. Mısralarıma bakın dedim. Onlar göremediyse zaten olamamıştır berceste. Pencerede uyuyan kedime alarm kurdum. Pati atıp erteliyor her seferinde. Gezip gören bilir kargalar neden alçaktan uçar. Çünkü yükseğe çıkınca radara girerler. İnfaz edenler huzurludur ama seyredenler üzülür. Bir görevini yapar diğeri egosunu besler. Silahlı çatışma gördüm. Silahlar aralarında anlaştılar çatışma bitti. Kanallar arası gezerken, spikerler birbirine düğüm oldu. Bu kadar zıplama dediler. Karlı bir gündü ama atletle sokağa çıkmışım. Izgaraya atıp çevirdiler beni. Yandım ama ısındım. Köz domatesler yanıma gelince biraz tırstım. Baklava açarken ince yufka önemlidir. Keller iyi baklava açarlar. Burun açıcı sprey ile baklava açan da gördüm. Meslekler arası geçiş için bakanlığa müracaat ettim. Bana bir bakan olmadı. Bakmak ve görmek arası farkı, gözlüklerim nehire düşünce anladım. Daldım almak için denizatı da miyoptu.

önemsiz (6dk.)

 


Önemsiz olaylar silsilesi içinde kalmıştım. Dışına çıkmak istedim ama kapı kilitliydi. Dışarda kum fırtınası vardı. Yine de olduğun mekândan iyidir dedim. Bozuk sütlaca benden önce biri iki kaşık atmıştı. Ben pipet ile çekersem beni zehirlemez diye düşündüm. Pipet yoktu mutfaktan su borusunu sökmeye çalıştım. Yönetici geldi çok ses oluyor pazar pazar dedi. Pazar olduğunu fark ettim ve neden kiliseye gitmiyorum dedim. Zaten hiç gitmemiştim. Tekrar vazgeçtim ve çatıya çıktım. Martıların açlıktan tüyleri dökülmüştü. Onlara verecek bir şeyim yoktu. Öldüreyim de kurtulsunlar dedim. Yağmur giderinden bir fare geldi. Gidemedim geri geldim dedi. Ben orası yağmur suyu için dedim. Evet bende kimlik karışması var, psikoloğa gitmem lazım dedi fare. Terapi gören kediler havlamaya başlar. Sen de onların kedi olmadığına karar veririsin. Kararlar bir deftere yazılır dolma kalemle. O kalemin mürekkebi hiç bitmez. Yazan yazmayan bir masada oturmuşlar. Kalemlerini takas etmişler. Kelimelerini de takas etmişler. Salata olmuş tüm kitaplar. Okuyanlar düğüm olmuş birbirine.

 

 

başarılı (6 dk.)



Başarılı Olmak ya da olmamak. Kime göre. Var mı net bir mezura ölçecek. Boyumu mezura ile ölçerim ben. Çünkü onu geçemem zaten. Sınırlarım var mı? var ama haddimi bilirim. Başkasının alyuvarları gibi kanında gezmek istemem. Kanım bana yetmiyor. Rengi de değişti zaten. Yeşil kanlar içinde bir kertenkele raylarda üç parça yatıyordu. Ben de yattım raylara. Kanım yeşil olsun diye. Trenin sirenini duyuyorum. Burnum kanadı heyecandan. Baktım kanım hala kırmızı. Kaçtım raylardan. Arkamdan bir ton küfür tabi. Küfürleri balya balya bir ambara yükledim. Benzim döktüm üstüne yakıcam. Bir psikopat geldi, burası sanki müze dedi. Hayran hayran balyaları gezdi. Sanata saygım var. Yakamadım ama o benzini üstüne döktü kendini de yaktı balyaları da. Bu kadar sanat bana bile çok fazla diye bağırıyordu. Yanığın söndürmek için veterinerler geldi. Burada hayvan yok ki. Ne işiniz var dedim. Boynuma tasmayı taktılar koydular kafese. Kafeste tek değildim ama yine yalnızdım. Kafesi herksin görebileceği bir meydanda bir anıt heykelin kılıç tutan elinden aşağı saldılar. Heykelin elindeki av gibi görünüyorduk. İşte geçek özgürlük heykeli budur dedim.  İnsanlığa hizmet ediyorum diye çok mutluydum.

19 Temmuz 2020

kızgın (6dk.)


Dudaklarından dökülen onca kızgın sözlere rağmen gözlerinde yeniden beraber olmamızı istediğini görüyordum. Ne garip bir cesaret verici histir bu ve gizli bir haz da var içinde hafif sadistçe. Benden alıp götürdükleri için mi onu deliler gibi istiyor olamam rağmen anlamaz takılıyorum hala. Kalbim göğsümden çıkmış o şu kapıdan girdiğinden beri. Ben ise beynim ile onu umursamaz görünmeyi nasıl başarabiliyorum. O gittikten sonra yine kırık kalbimle baş başa kalacak olan ben değil miyim ki. Beynimin oynadığı bu yanıltmalar ne kadar yordu şu aşka susamış ruhumu. Prangalara bağlı olsaydı yüreğim de, ona doğru bu denli yine fırlamasaydı. Ya fark ederse diye nasıl ödüm kopuyor. Hala ona aşığım diye adeta korkudan titriyorum. Bilirse sanki bana işkence yapacakmış gibi geliyor okşamasıyla, tebessümü ile. Zira ben onunla beraber iken, sadece ona dokunabildiğim günler beslenebildim. Ve ayrılık dedikleri bende bir yalnızlık orucu oldu aslında.


esrarengiz (6dk.)


Esrarengiz bir adam gibi gelmişti herkese daha içeri girer girmez. Ama o kadar samimi bir gülüşle tek tek herkesi gözlerine bakarak selamladı ki, çok çabuk yıktı tüm önyargıları. Ama ben bunun bir aldatmaca olduğunu biliyordum ve ona hiç prim vermeye niyetim yoktu. Sanırım onun gülümsemesine cevap vermeyerek bunu fazla belli ettim ki, en son bakışları bende kaldı ve barmene dönüp benim içiyor olduğum içkiyi göstererek aynısından dedi. Barmen bana baktı ve benden onay istercesine gözlerimizle anlaştık. Adam buna anlam veremez şekilde tebessüm etti ve başını öne eğerek mırıldandı; “ilkel bir kasabada ne beklersin ki?” Bu söz barmene tokat gibi çarptı ve tam içkiyi önüne koyuyordu ki üstüne doğru bilerek döktü ve alaylı tonda şöyle dedi; “ Pardon, ilkellik işte.” Yabancı ufak yerlerin töre ve adetlerini bilmeden tüm karizmasını sıfırladı. Hem de karizmasını tavan yapmaya çalışırken. Hep öyle olmaz mı zaten?


o an (6dk.)


O an onun yerinde olsaydım diye düşündüm. Ne zor bir durum. Yok. Hayır. Ben onun kadar sabırlı olamazdım sanırım. Bunca ağır hakarete rağmen nasıl bu kadar dingin olmayı başarabiliyor. Onun dinginliğinden ona ben bile öfkeleniyordum. Nerdeyse, “versene şunun ağzını payını” diye bir de ben çıkışmaya başlayacaktım ona. Zira öyle bir teşebbüssüm olsa da beni de kala almazdı sanırım. Bu karmaşık düşünceler içinde onun yerinden kalktığını gördüm ve sakince adama yaklaştı. Adeta özür dileyecekmiş gibi bir ifade vardı vücut dilinde. Öfkeli bağrışan birden sustu ve ne diyecek diye kibirlice bekler oldu. O dingin adam paltosunun altından çıkardığı palaya benzer bıçağı sakince yandaki bankın üzerine koydu ve şöyle seslendi; “şimdi seni dövücem. Çünkü kesip de kanın üzerimi kirletsin istemiyorum.” Dingin adam kollarını sıvarken, kenarda duran palayı gören kuru kabadayı, kendini gönüllüce dövülmeye bırakmış haldeydi.


namlu (6dk.)


Enseme dayanmış olan namlu, sanki start atışı yapacak yeni başlayacak bir maratona. Ölümüme saniyeler kala nasıl bir saçma bekleyiş ve bir umutla benzetiştir bu. Hiç tanımadığım bir adam dizlerim üzerine beni çöktürmüş, cüzdanımı bile istemeden namluyu enseme dayamış, hadi dua et diyor. Gel de sen et. Aklıma sadece birazdan ilk kez koşacağım maratonun start atışını yapacağı geliyor. Tek başıma koşacağım bir maraton. Yarış olmayan ama mecburen koşulacak bir maraton. Kazandım mı kaybettim mi nasıl öğreneceğimi bilmediğim bir maraton.  Kimler beni seyredecek, kimler beni destekleyecek, kimler bana yuh çekecek koşarken bu mecburi maratonumu. Çek tetiği çek, yüzünü görmediğim sonumun başlangıcı. Sen bunu görev bilmişsin madem kendine biz de koşarız elbet gücümüz el verdiğince. Zaten bu atışı bekledim tüm hayatım boyunca koşayım da adam olayım diye. Ama gelmedi o start işte. Hadi ver start bilinmezliğe. Bir de orada izleyim kendimi, belki takdir ederim kendimi bu sefer.


ne kadar (6dk.)


Daha ne kadar dayanabileceğimi bilmiyordum. Gücüm tükenmek üzereydi. Onu bırakmak kendimi yokluğa bırakmak ile aynıydı ama nasıl karşı koyabilecektim? Parmaklarımın arasından onun parmakları kayar gibi olurken daha sıkı tutmak için çabalıyordum. Bana bakarken gözlerinde sanki üzülme der gibi bir ifade vardı. Onu bırakırsam bana kızmayacağına dair bir güvence ile göz bebekleri ile onay verdi. Ama benim çaresizliğim onu nasıl bırakırımdan çok onsuz yaşamaya nasıl devam ederimdi. Ne parmaklarımız ne de kollarımı ne de omuzumu artık hissetmez olmuştum. Eğer onu daha fazla tutamazsam ve elimden uçarsa istemsizce yokluğa, kulaklarım duyacağı o son çığlığı, nasıl çıkarabileceğim gelecekte göreceğim tüm kabusların merkezinden. Her gece tekrar tekrar ölmek mi yoksa onun bedeni ile beraber kendimi de sonsuz beraberliğe doğru bırakmak mı? İşte sıcak gelen bu düşünce, damarlarımda gezen adrenaline dönüşüyordu. Bakışlarımdan ne yapacağımı anladığında, ölüme giderken korkmayan o gözleri, sakına dercesine şimdi dehşetle bana bakıyordu. 

sabah (6dk.)


Ne kadar sessiz bir sabah. Her şeyin sıfırlandığı bir gün mü yoksa? Daha dün gece ne kadar neşe dolu kahkahalar doluydu bu ev. Şimdi neden böyle gamlıyım?  Sanki bir anda silindi her şey. Tam da hatırlayamıyorum olanları. Zil çaldı. Kapıya gittim ama tereddütlerdeyim. Nedense bir ürperti var içimde. Açtım kapıyı kim o demeden. Bir teslimiyet var olacaklara her nedense. O yaşlı komşu kadın öfke ile baktı bana ve yüzüme tükürür gibi bağırdı. “O kadına neden eziyet ediyorsun? Yazık değil mi? Bırak o kadını. Seni polise şikâyet edicem.” Ben kime eziyet ettim ki? Bir kadın var hayatımda o da eşim ve ben ona asla zarar vermem. Ona şaşkınlıktan cevap veremezken ikimiz de yerlerin ıslaklığını fark ediyoruz. Banyodan gelen su evin her yerini kaplamış neredeyse. Kadın nedeni biliyormuşum gibi cevap ister şekilde bakıyor bana. Bense banyoda neler olmuş o kadar meraktayım ki.

tül (6dk.)


Tülden bir ruhu vardı aslında. Katı hiçbir şey göremezdin onda. Katı yağ ile yumurta  kırmadı. Asla bakkala gidip veresiye istemezdi. Sonra bakkal öldü. Cenazesine manav gelmedi. Salatalık çekti canım. Yeşil olsun ama içi gri olsun. Renkler ile kavgam var benim, siyahla savaşmam, siyah benim esasında. Acil servise getirdiler ve iğne yaptılar. Renkler yoktu orada. Kokular ve sesler vardı. Hemşirelerin burnu kanıyordu. Koku alamamaktan  kanıyordu. Bahar gelmişti ama onlar hala kıştaydılar. Kışın kaymak için kasırga beklerim ben. Kasırganın içinde kayarken çığlıklarımı kimse duymaz. Kaybolmaktan kokmam çünkü cipli saat aldım kendime. Her yerime cip taktırıcam. Ne yedim ne içtim tespit edildin. Analiz edilsin, keramet nededir bilinsin böylece. Sarıklı bir adam geldi akabinde. Cipi sarığında sanırım. İndirmiş tüm fıkıhları alim olmuş karşımızda. Sarığını aldım çöpe attım. Sistem çöktü bir anda. Tüm birikimi sarıktaymış meğerse. Ben de miferimin içindeki toprağı boşalttım. Çiçek ekerim diye koymuştum. Barış çiçeği olacaktı miferimde açacacak menekşeler. Ama kedi işemiş içine toprak çimento gibi olmuş. Kalan topraklarla beraber kafama yerleştirdim.