Güneş hayatın kaynağıdır. Toprak ve suya işlevini
verendir. Dünyada tüm kaynaklar var iken, hayat kaynağının milyarlarca kilometre dışarıdan geliyor olması ne ironiktir.
Tıpkı insanoğlunun, her şeye sahip olduğunda huzura da sahip olacağı yanılgısı gibi.
"Güneşini bulamadıkça, toprağın da suyun da yaramaz sana."
Rüzgarın şiddetini ağaçlar yıkılınca algılarsak, öldürülen çocukların vahşetini de ancak dünya yıkıldığında algılayacağız.
Vahşet,katliam,infazlar...
Bu yakanın maddesel bağımlılığı o yakanın acı ve vahşet dolu ölümlerine neden oluyor. Ruhen körelen toplumlar, refahı, "sahip olmak"ta ararlarken, aciz masumların yok olmalarına neden oluyorlar.
Bizler, sahip olmak kavgası içinde iken onları "var olmak"tan alıkoyuyoruz. Eğer bir kişi sahip olmak güdüsünden vazgeçerse, bimediği diyarlarda , tanımadığı masum ve kimsesiz bir çocuğa var olma ve var kalma şansı vermiş olacaktır.
Hayat almak da, hayat vermek de bizim kararımız. Biz bizden vazgeçebilirsek, kulağımıza gelmese de yüreğimize dokunan binlerce duaya ulaşabiliriz.
Gelin, masumların katili olmaktan vazgeçelim. Katil olacaksak, kendi egomuzun katili olalım.