mezar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mezar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Mayıs 2021

Beyaz Takımlı


Beyaz takım elbiseleriyle ölmek için çok şıktı. Boynundaki kırmızı fuları yaşını gizliyordu. Çok genç değildi ama yeterince yaşlı da değildi ölmek için. Bitmemiş inşaatın bitmemiş son katından saldı kendini. Yere çarpmadan yarım sökülmüş iskele demirlerine, oradan da çimento karıştırıcısına pinpon topu gibi sekerek çarptı.

Yerdeki cesedine bakarken “keşke beyaz giymeseymişim bugün” diye düşündü. İnşaatın tüm kiri pası, bir de ağzından burnundan sızan kanlar, hepsi beyaz takım elbisenin üzerindeydi. “Kimliğim cebimde mi acaba?” diye düşündü. Zira kendisi bile kendini tanıyamıyordu baktığında.

Sonra kara bulutların geldiğini ve hızla alçaldığını fark ettiğinde artık ondan geriye kalan cansız bedeni onu pek ilgilendirmiyordu. Çevredeki tüm ağaçların yaprakları dökülmüş, tüm kuşlar ölmüş yerlerdeydi. Sadece bir uğuldama sesiyle beraber ona doğru gelen kara bir sis vardı. Güneşi görmek için yukarı baktı, gördüğü tek şey atladığı yerden ona bakan kendisiydi. “Çok yanlış yaptın” gibisinden bakıyordu temiz beyaz takım elbiseli kendisi. “Koca bir hayat bile değmez bir gözyaşına diye düşündü ve nerden yardım isteyeceğini bilemeden olduğu yerde çömeldi, titremeye başladı. Sis onu sardı sarmaladı, nefes gibi içine doldu. İstemsizce kendini bıraktı sisle gelen rüzgâra. Hızlanan ve yavaşlayan rüzgârın içinde sararmış bir yaprak tanesi gibi sürükleniyordu.

Rüzgâr hafifledi, onu hiçbir yerinde tümsek olmayan dümdüz kurak toprak bir alana bıraktı. Yine güneşi görmek için yukarı baktı ama sadece gökyüzünden ona doğru sallanan kürekleri gördü. Küreklerle aşağı atılan topraktan çok azı ona isabet ediyordu. Ama ona değen her toprak parçasında içi rahatlıyor, genişliyor ve daha çok toprak ona değsin diye kımıldamaya çabalıyordu.

Ama nafile. Ağlayanlar vardı yukarda. Uzanmak istedi kimler var diye, boynundan demir halka ile toprağın dibine çekiliyordu her niyetlendiğinde. Bedenini oynatamayacağını fark edince ruhen çıkayım dedi yukarıya, kara sisten olan ellerin tutuğu mızraklarla tekrar bedene itelendi geri. Ağlayan bir kadın vardı hala, duyuyordu, ama sesinden kimdir çıkaramıyordu. Zaten zihninde hiçbir isim ve yüz de kalmamıştı. Tüm alemde tek yaratılmış kendisiymiş, hatta Adem olan oymuş gibi hissediyordu. Yaşlıca tok bir ses o kadına seslendi; “Koca bir hayat bile değmez bir gözyaşına.” O kadın da sustu sonrasında. Ne ses kaldı ne ışık.

Davet edilmeden gelen ufak büyük tüm sürüngenler ordaydı artık. Onlardan tiksinmiyordu ama yavaş yavaş hareket etmeleri onu çok rahatsız ediyordu. Hızlıca işlerini görseler bari diye düşündü. Geldikçe geliyorlardı ama sadece üstünde dolanıyorlardı. Sanki her biri onun üzerinde gezinip sırasını bir sonraki gelene bırakıyordu. Keşkeler için çok geçti artık. Beyaz kefene sarılmaya çalıştı, boynundaki fuları bir sürüngendi artık.

09 Mayıs 2021

Ateşten mezarlık

 


Yığılıp olduğu yere

ölenleri gördün mü

Ateşi nasıl da harlıyorlar

sokaklarda.

Külleri birbirine karışıyor

mevtaların.

Sıra bekliyor

ateşten mezarlıkta

Önce hangi yakınını yakacak

Ona karar vermeye çalışıyor.

Can çekişenler temiz nefes ararken,

Nefes bulamayanlar küllere karışıyor.

09 Nisan 2016

Biliyorsun ki






Ölmek yeniden doğma tesellisi,
Ama ölene geride kalana değil.

Ölümü bekler her fani,
Takvalısı hasretle, asla korkuyla değil.

Zalim olur kişi ancak kendi ruhuna,
Farkına varır ahirette, bu dünyada değil.

İmanla yaşansa da her nefes,
Son nefes imanlı mı çıkar kesin değil.

Belki bir sadakan seni çeker uçurumdan,
Gönülsüz kılınan namazların değil.

Gösteri dünyası olsa da bu dünya,
İbadetin makbulu görüneni değil.

Dilinin söyledikleri yarasa da cahillere,
Susmak seni alim yapar gevezelik değil.

İlim öğreneceğin kişiyi sen arama,
Ancak o seni bulur, sen onu değil.

Takva ancak yaratandandır sana hediye,
Onu sana verecek O'dur, O' nun kulu değil.

Bir yetimin duası güller açtırır kabrinde,
Geride kalanların mezarına diktikleri değil.