Tebelleş oldu başıma. Tebelleş dedim, bela değil, kara
bela da değil. Sadece tebelleş oldu başıma, başıma; tam baş ucuma. Soydum
elmayı soyar gibi dertlerimi ruhumdan. Ruhum üşüyor, titriyor. Evet evet,
üşüyorum gerçekten. Kendini ısıtamayan sobanın ateşi cılız mı cılız. Beni de ısıtamıyor.
Kar yok, ama ayaz var. Kar olmadan olan ayazlar kar gelecek dedirtiyor. Ama
sadece dedirtiyor. Gelmiyor o kar. Kar topu savaşı sevemem ama kar topuyla
oynamayı severim. Kar topu, toplu kar, ya da kardan toplar, bir sürü, sürü sürü
toplar, ama kardan. Yoklar ama, ayaza rağmen yoklar.
Sobaya odun da yok fazla. Elmanın kabuğu ne güzel kokar
yanan sobanın üstünde. Elma kızıyor bana kabuksuz kaldı. Kabuk yanıyor inceden,
kokusu tüm odada. Elma karardı elbisesi yok diye. İçim karardı benim de dışım
aynı. Bahar gelecek, gelecek bahar da gelecek, biliyorum. Gelse, kapıyı çalar,
açar mıyım ben kapıyı? Açarım, ama kaç kez çalarsa? Bilmem, uyumak istiyorum,
kış uykusu ya da baharı bekleme uykusu. Bildiğin uyku, rüyalı, rüyasız, gözlerini
kapatarak olanından. Gözü açık uyuyan kimseler de var, var ama görmezler.
Gözleri açık uyuyanlar rüya da görmez, burnuna konan kara sineği de görmez.
Kara sinekler alınganlardır sivri sineklere göre. Bok sineği ne yapsın. Boka
tek konan o mu ki. Konar konar, sivrisi de karası da boka konar. Konar konar. Peki
kokan nedir; elma kabuğu yanınca bok gibi kokar. Ev kokar, soba korkar, elma
çıplak, kararır, sinekler adalet arar, avukatları ben olurum bu boktan davada.
Aç karnımı doyurmak için, açlıktan ölmemek için, mahalle
mahalle gezerim. Geziyorum da ne yapıyorum, para kazanıyorum. Kazanmak, para
kazanmak, parayı bulmak mı kazanmak mı? Kazan-kazan, leğen-leğen diye bağırmak.
Çamaşır asan kadınlar varsa balkonlarda, sesim daha gür çıkar elbet. Gürses,
ama ucuz leğenler, plastik tabureler ama sesim nasıl da gür. Şakıyorum bülbül
gibi, lazımlık satan bir bülbül gibi. Ekmek parası, bazen de kahvede okey
parası. Çifte okeye gidenleri patlatmayı çok severim ama ben gitmem çifte.
Gitsem de varamam. Nefesim yetse, nefsim yetmez.
Kahveci tepeledi beni, tepem olamadı ama kıçımda tekmesinin
izi oldu. Mekânı var diye üstün benden, mekânı var diye ben ondan ezik. Ezilmedim
ama o ezmeyi seviyor. Seviyor mu yoksa başkacasını bilmiyor mu bilmiyorum.
Takılıyorum tekme izi kıçımda, içimde susturulmuş dış sesim. “O da adam mıymış,
armudun dibine elma mı düşermiş” diye sesleniyor iç organlarımda yankılanarak.
Babası babamın kankasıydı. Aralarında hesap kitap olmazdı. Kahveler içilir,
beyazpeynir-domates tostlar cayır cayırdı okey masalarında. Taşlar yağ olmasın
diye tost arası yapılırdı. Devre arası gibi tost arası, ama herkes aynı
sandalyede. Taşları aynı sandalyede çalmaya devam.
Ben yine iyiyim, babam hamaldı. Hamal olmak, leğen
satmak, leğen satan ya da hamal olan. Hamala leğen taşıtan, leğene hamalı koyup
taşıyan. Leğenlerden ve hamaldan nefret eden. Ha işte o ben.
Gözünü bahara açan, tam açamasa da kırpan, kırpıp kırpıp
sonra bir süre yumulu tutan. Ben yumulu gözlerimle neler görürüm ben. Yumulu
gözlerim, kesik dilim, tıkalı burnum, kulaklarım ise kepçe. Kepçe ama çorba
kepçesi, en derininden, sapı en ince olanından. Fare tıkırtısını duyar bu
kepçeler, duyarım duyarım, duyarlıyım tüm farelere.
Okulda gülmeselerdi kepçelerime, kahveci olurdum belki.
Böyle her masaya ısmarlasam kaşarlı tosttan. Beyaz peynirli domatesli değil
ama, çift kaşarlı, çiftin çifti de olur. Erisin kaysın kaşarın yarısı arasında.
Dostluklar baki kalsın masamızda.
Kahveci yaklaştığımı gördü. Leğenleri çektim kapısının önüne.
Yüzünün lanetli tarafını döndürdü.
Belinde sıralı meyve bıçakları. Tekmeler mi yine beni. Yoksa çürük elma
muamelesi mi. Çürüğüm varsa da benden değil. Çürük olmak kaderim, suçum değil.
Çürüğümü yeme kardeş, kabuğumu da soyma. Kabuksuz ayaz var bana, kararmak da
var sonrasında.
Okey oynasak ama kahveci gitse. Babalarımızın anısına uğramasa
bana bugün. Çalmam taş falan, oynarım harbisinden. Hem harbisinden hem de keyiflisinden.
Ben keyiflenince masa da keyiflenir. Domatesler erir peynirin içinde bir kabuğu
kalır. Kabuğu olmayan ne var bilemedim.
Ha köpek leşi ha ben. İkimizi de yoldan toplayan yok.
Leşim mi olur cesedim mi? Ölümü yıkayan karar versin. Leş olmak için az
kirliyim, ama kimse ölçemez. Var üstümde bir kara leke babamdan gelen, ufak
leke esasında ama çıkmaz çamaşır suyuyla bile. Yıkandım yıkandım, yalnızlıkla
çitilendim, çay bardağında rakılarla durulandım. Ama temiz pak olamadım.
Kokmadım da ama temiz de olamadım.