Esrarengiz
bir adam gibi gelmişti herkese daha içeri girer girmez. Ama o kadar samimi bir
gülüşle tek tek herkesi gözlerine bakarak selamladı ki, çok çabuk yıktı tüm
önyargıları. Ama ben bunun bir aldatmaca olduğunu biliyordum ve ona hiç prim
vermeye niyetim yoktu. Sanırım onun gülümsemesine cevap vermeyerek bunu fazla
belli ettim ki, en son bakışları bende kaldı ve barmene dönüp benim içiyor
olduğum içkiyi göstererek aynısından dedi. Barmen bana baktı ve benden onay
istercesine gözlerimizle anlaştık. Adam buna anlam veremez şekilde tebessüm
etti ve başını öne eğerek mırıldandı; “ilkel bir kasabada ne beklersin ki?” Bu
söz barmene tokat gibi çarptı ve tam içkiyi önüne koyuyordu ki üstüne doğru
bilerek döktü ve alaylı tonda şöyle dedi; “ Pardon, ilkellik işte.” Yabancı
ufak yerlerin töre ve adetlerini bilmeden tüm karizmasını sıfırladı. Hem de
karizmasını tavan yapmaya çalışırken. Hep öyle olmaz mı zaten?