28 Haziran 2020

Beyaz Küller


Ne yapabildik ki?

Tekerrür


Siz de ilizyonist misiniz?


Günümüzde bir liderden beklentilerde büyük değişimler oluştu. Rekabet etmek için başvurulan temel güç artık bilgi veya tecrübe değil maalesef. İnsanları etkilemek ve arkandan koşturabilmek sadece bir algı oyunu olabiliyor artık. Olduğundan çok farklı algı oluşturmak için gereken tüm malzemeler teknolojinin yeni nimetleri olarak hayatımızın içinde. İş dünyası artık bir şov dünyasına dönüştü. Gerek liderlikte gerekse markalarda, şovunu en güzel ve farklı yapan kendini öne çıkartabiliyor.
Markalardan istenilen kalite ve özgün olmaktı. Bugün ise, şovu, duruşu ile tüketiciyi cezbedebilen bir marka, kaliteli hizmet ya da ürün faktörünü çok daha arka plana atabiliyor ve bunu hiçbir tüketici yadırgamıyor.
Gelecekte markaların gücü bu ilizyon sanatını icra edebilme yetenekleri ile paralel olacak maalesef. Evet, marka liderleri artık, toplumları radikallikleri ile arkalarından sürükleyen kişiler değiller. Onlar bugünün şov sanatını kullanarak, oluşturdukları algılarla tüketici hipnotize etmek derdindeler. Her yapılan hipnozun etkisinin azalmasına yakın daha güçlü bir ilizyon gösterisi ile tekrar sahneye çıkıyorlar.
Steve Jobs bir ilizyonist değildi. O bir sosyolog ve fütüristti. Hümanist ve radikal bakışı ile tüm dünyayı büyüledi ama bu büyü bir ilizyon değildi. Yaşamlara dokundu, kalplere dokundu, beyinlere dokundu ürettiği ürünlerle. Ama bugün tüm mobil telefon piyasası (Apple da dahil) onun arkasından sadece ilizyon numaraları ile tüketiciyi cezbetmeye çabalıyorlar; muhteşem lansmanlar, ünlü marka yüzleri, hayatımıza kolaylık katmayacak ek hizmetler, değişik reklam mecraları ile tüketicinin algısına hükmetmeye çalışıyorlar.
Eskiden bir marka, bir kategoride en iyi ve kaliteli ürünü yaptığı için marka olurdu. Pazar gücü ürün gücü ile orantılıydı. Bugünün liderlerinin aklına yeni bir ürün fikri geldiğinde, üretim aşamasından çok onu nasıl pazarlayıp patlatabileceklerine kafa yoruyorlar. Ne kadar kısa sürede ne kadar çok adet satabiliriz ona kafa yoruyorlar. Neden kısa zaman, çünkü ilizyon etkisi geçmeden arzu ettikleri rakamlara ulaşabilmek için.
Burada yanlış olan günümüzün pazarlama şartlarına uymak değil aslında. Şovsa şov, ilizyonsa ilizyon. Kar ve büyüme varsa devam diyeceksiniz, haklısınız. Ama burada atlanılan konu şu; bir şirket, tüm ticari akışını ilizyon üzerine kurmuşsa, kendi içindeki çalışanları ve yöneticileri de bireysel kariyer yollarında aynı tarzı benimsiyorlar ve şirketler bünyelerindeki en iyi ilizyonistleri, en başarılı liderler veya yöneticiler olarak algılıyor ve ödüllendiriyor. Rakamları olan ama bireysel olgunlukları olmayan yönetici sürüleri ile doluyor tüm pazar. Üretkenlik, orijinalite ölüyor zaman geçtikçe. Soru şu, siz de bu ilizyonistlerden misiniz yoksa onun takımı olan şov ekibinin istekli veya isteksiz üyesi misiniz?

27 Haziran 2020

Sus artık

   
Umutsuz insanlar da gereklidir hayatta. Herkesin her şeye olumlu baktığı bir toplumda kimler kimleri güdecek söyler misiniz? Köprüden atlama karanlığına ulaşacak kadar olmasa da, gölgeler içinde yaşayabilir bir insan. Hayat sadece kırlarda gezecek ve bulutları seyredecek aydınlık sahnelerden oluşmuyor ve oluşmamalı da zaten. 

Herkes birilerine pembe dünyalar vaat ediyor ve “gerçekten isteyin yeter” klişesiyle de kaşeliyorlar sözüm ona bu olumlamalarını. Bu tarz insanlar zifiri karanlığın içine düşmemişler henüz. O karanlığa düşün, zifte bulanmış olarak bakın bakalım güneşe ne göreceksiniz. O karanlığa düşenler o karanlıkta kalırlar ve o renksiz gri dünyada usulen nefes alıp verirler. 

Olumlama yapanlara soracaksın; ne derece karanlığa düşmüş daha öncesinde. Gri hayat sahnesi bile çıkmaz anlattıklarından emin olun. Zira gerçek karanlığa düşmüş kişinin, kimseye olumlama meramı da olmaz. 

Ucuz bilge adam görüntülerini bırakın artık. Eskiden bilgi kitaplardaydı, kitaplar da kütüphanelerde. Şimdi insanlar, hafızalarına bilgi yüklemeyi hamallık görüyor doğru veya yanlış. Zira istediği her bilgiye saniyeler içerisinde ulaşabiliyor. Yani sizin bilgeliğinize kimsenin ihtiyacı yok. On sene önce, best seller olmuş birkaç marketing veya kişisel gelişim kitabı okumuş olmak size uzman görüntüsü verirdi. Artık vermez, üzgünüm. 

Söylenmemiş söyleyecek bir şeyin var mı Arkadaş? Süz bakalım kendini var mı? Yoksa, sus artık. Sus ve haddini bil.