Günümüzde bir liderden beklentilerde büyük değişimler oluştu. Rekabet etmek için başvurulan temel güç artık bilgi veya tecrübe değil maalesef. İnsanları etkilemek ve arkandan koşturabilmek sadece bir algı oyunu olabiliyor artık. Olduğundan çok farklı algı oluşturmak için gereken tüm malzemeler teknolojinin yeni nimetleri olarak hayatımızın içinde. İş dünyası artık bir şov dünyasına dönüştü. Gerek liderlikte gerekse markalarda, şovunu en güzel ve farklı yapan kendini öne çıkartabiliyor.
Markalardan istenilen kalite ve özgün olmaktı. Bugün ise, şovu, duruşu ile tüketiciyi cezbedebilen bir marka, kaliteli hizmet ya da ürün faktörünü çok daha arka plana atabiliyor ve bunu hiçbir tüketici yadırgamıyor.
Gelecekte markaların gücü bu ilizyon sanatını icra edebilme yetenekleri ile paralel olacak maalesef. Evet, marka liderleri artık, toplumları radikallikleri ile arkalarından sürükleyen kişiler değiller. Onlar bugünün şov sanatını kullanarak, oluşturdukları algılarla tüketici hipnotize etmek derdindeler. Her yapılan hipnozun etkisinin azalmasına yakın daha güçlü bir ilizyon gösterisi ile tekrar sahneye çıkıyorlar.
Steve Jobs bir ilizyonist değildi. O bir sosyolog ve fütüristti. Hümanist ve radikal bakışı ile tüm dünyayı büyüledi ama bu büyü bir ilizyon değildi. Yaşamlara dokundu, kalplere dokundu, beyinlere dokundu ürettiği ürünlerle. Ama bugün tüm mobil telefon piyasası (Apple da dahil) onun arkasından sadece ilizyon numaraları ile tüketiciyi cezbetmeye çabalıyorlar; muhteşem lansmanlar, ünlü marka yüzleri, hayatımıza kolaylık katmayacak ek hizmetler, değişik reklam mecraları ile tüketicinin algısına hükmetmeye çalışıyorlar.
Eskiden bir marka, bir kategoride en iyi ve kaliteli ürünü yaptığı için marka olurdu. Pazar gücü ürün gücü ile orantılıydı. Bugünün liderlerinin aklına yeni bir ürün fikri geldiğinde, üretim aşamasından çok onu nasıl pazarlayıp patlatabileceklerine kafa yoruyorlar. Ne kadar kısa sürede ne kadar çok adet satabiliriz ona kafa yoruyorlar. Neden kısa zaman, çünkü ilizyon etkisi geçmeden arzu ettikleri rakamlara ulaşabilmek için.
Burada yanlış olan günümüzün pazarlama şartlarına uymak değil aslında. Şovsa şov, ilizyonsa ilizyon. Kar ve büyüme varsa devam diyeceksiniz, haklısınız. Ama burada atlanılan konu şu; bir şirket, tüm ticari akışını ilizyon üzerine kurmuşsa, kendi içindeki çalışanları ve yöneticileri de bireysel kariyer yollarında aynı tarzı benimsiyorlar ve şirketler bünyelerindeki en iyi ilizyonistleri, en başarılı liderler veya yöneticiler olarak algılıyor ve ödüllendiriyor. Rakamları olan ama bireysel olgunlukları olmayan yönetici sürüleri ile doluyor tüm pazar. Üretkenlik, orijinalite ölüyor zaman geçtikçe. Soru şu, siz de bu ilizyonistlerden misiniz yoksa onun takımı olan şov ekibinin istekli veya isteksiz üyesi misiniz?