Enseme
dayanmış olan namlu, sanki start atışı yapacak yeni başlayacak bir maratona.
Ölümüme saniyeler kala nasıl bir saçma bekleyiş ve bir umutla benzetiştir bu.
Hiç tanımadığım bir adam dizlerim üzerine beni çöktürmüş, cüzdanımı bile
istemeden namluyu enseme dayamış, hadi dua et diyor. Gel de sen et. Aklıma
sadece birazdan ilk kez koşacağım maratonun start atışını yapacağı geliyor. Tek
başıma koşacağım bir maraton. Yarış olmayan ama mecburen koşulacak bir maraton.
Kazandım mı kaybettim mi nasıl öğreneceğimi bilmediğim bir maraton. Kimler beni seyredecek, kimler beni
destekleyecek, kimler bana yuh çekecek koşarken bu mecburi maratonumu. Çek
tetiği çek, yüzünü görmediğim sonumun başlangıcı. Sen bunu görev bilmişsin
madem kendine biz de koşarız elbet gücümüz el verdiğince. Zaten bu atışı
bekledim tüm hayatım boyunca koşayım da adam olayım diye. Ama gelmedi o start
işte. Hadi ver start bilinmezliğe. Bir de orada izleyim kendimi, belki takdir
ederim kendimi bu sefer.
19 Temmuz 2020
namlu (6dk.)
ne kadar (6dk.)
Daha ne kadar dayanabileceğimi bilmiyordum. Gücüm tükenmek üzereydi. Onu bırakmak kendimi yokluğa bırakmak ile aynıydı ama nasıl karşı koyabilecektim? Parmaklarımın arasından onun parmakları kayar gibi olurken daha sıkı tutmak için çabalıyordum. Bana bakarken gözlerinde sanki üzülme der gibi bir ifade vardı. Onu bırakırsam bana kızmayacağına dair bir güvence ile göz bebekleri ile onay verdi. Ama benim çaresizliğim onu nasıl bırakırımdan çok onsuz yaşamaya nasıl devam ederimdi. Ne parmaklarımız ne de kollarımı ne de omuzumu artık hissetmez olmuştum. Eğer onu daha fazla tutamazsam ve elimden uçarsa istemsizce yokluğa, kulaklarım duyacağı o son çığlığı, nasıl çıkarabileceğim gelecekte göreceğim tüm kabusların merkezinden. Her gece tekrar tekrar ölmek mi yoksa onun bedeni ile beraber kendimi de sonsuz beraberliğe doğru bırakmak mı? İşte sıcak gelen bu düşünce, damarlarımda gezen adrenaline dönüşüyordu. Bakışlarımdan ne yapacağımı anladığında, ölüme giderken korkmayan o gözleri, sakına dercesine şimdi dehşetle bana bakıyordu.
sabah (6dk.)
Ne kadar sessiz bir sabah. Her
şeyin sıfırlandığı bir gün mü yoksa? Daha dün gece ne kadar neşe dolu kahkahalar
doluydu bu ev. Şimdi neden böyle gamlıyım?
Sanki bir anda silindi her şey. Tam da hatırlayamıyorum olanları. Zil çaldı.
Kapıya gittim ama tereddütlerdeyim. Nedense bir ürperti var içimde. Açtım
kapıyı kim o demeden. Bir teslimiyet var olacaklara her nedense. O yaşlı komşu
kadın öfke ile baktı bana ve yüzüme tükürür gibi bağırdı. “O kadına neden
eziyet ediyorsun? Yazık değil mi? Bırak o kadını. Seni polise şikâyet edicem.”
Ben kime eziyet ettim ki? Bir kadın var hayatımda o da eşim ve ben ona asla
zarar vermem. Ona şaşkınlıktan cevap veremezken ikimiz de yerlerin ıslaklığını fark
ediyoruz. Banyodan gelen su evin her yerini kaplamış neredeyse. Kadın nedeni
biliyormuşum gibi cevap ister şekilde bakıyor bana. Bense banyoda neler olmuş o
kadar meraktayım ki.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)


