13 Eylül 2020

zift ( 10dk. Serbest Yazış)

 


Aylar önce ormanda, dikenli sarmaşıklar arasında yitmiş siyah bir ağaca rastlamıştım. Ben ırkçı değilim esasında ağaçları siyah beyaz diye ayırmam ama bunun bakışları beni rahatsız etti.  Dik dik bakıyor diye aldım kireç kovasını başladım gövdesini beyaza boyamaya. Tüm bitkiler gülmeye başladı sözüm ona siyah olan bu ağaca. Çünkü boya sürdükçe dalları yaprakları dökülmeye başladı. Ben fırçayı sürdükçe, ağaç sanki gövdesinden testere ile dallarını kesiyormuşum gibi ağlıyordu. Kardeşim bir banyo yaparsın geçer, ben sadece sana bir ders vermek istedim. Kireç bu sonuçta. Bu kadar dertlenip kozalak dökecek ne var dedim.    Orman korucusu geldi yanıma.  Bu ağacı beyaza boyayamazsınız dedi.  Baktım korucu da zenci. Başladım onu da boyamaya. O kaçıyor ben ormanın için bir elimde kova bir elimde fırça korucuyu kovalıyorum.  Nefesi bitti göl kenarına vardığımızda. Diz çöktü ve yalvardı. Al şu göl kıyısından çamuru beni çamura bula. Ama lütfen beyaza boyama dedi. Nedir senin beyazla derdin dedim.  Mazimdeki acılarım, atalarımın dinmeyen gözyaşlarının nedeni hep beyaz olanlardır. Lütfen geçici bile olsa beni beyaza boyama. Bu benim geçmişime ihanet olur. Anladım böylece siyah ağacın debelenişini. Korucuyu saldım. Kendi başımdan aşağı zifti döktüm. Aynaya bakıyorum, siyahım ve vicdanım bir başka rahat.