19 Temmuz 2020

ne kadar (6dk.)


Daha ne kadar dayanabileceğimi bilmiyordum. Gücüm tükenmek üzereydi. Onu bırakmak kendimi yokluğa bırakmak ile aynıydı ama nasıl karşı koyabilecektim? Parmaklarımın arasından onun parmakları kayar gibi olurken daha sıkı tutmak için çabalıyordum. Bana bakarken gözlerinde sanki üzülme der gibi bir ifade vardı. Onu bırakırsam bana kızmayacağına dair bir güvence ile göz bebekleri ile onay verdi. Ama benim çaresizliğim onu nasıl bırakırımdan çok onsuz yaşamaya nasıl devam ederimdi. Ne parmaklarımız ne de kollarımı ne de omuzumu artık hissetmez olmuştum. Eğer onu daha fazla tutamazsam ve elimden uçarsa istemsizce yokluğa, kulaklarım duyacağı o son çığlığı, nasıl çıkarabileceğim gelecekte göreceğim tüm kabusların merkezinden. Her gece tekrar tekrar ölmek mi yoksa onun bedeni ile beraber kendimi de sonsuz beraberliğe doğru bırakmak mı? İşte sıcak gelen bu düşünce, damarlarımda gezen adrenaline dönüşüyordu. Bakışlarımdan ne yapacağımı anladığında, ölüme giderken korkmayan o gözleri, sakına dercesine şimdi dehşetle bana bakıyordu. 

sabah (6dk.)


Ne kadar sessiz bir sabah. Her şeyin sıfırlandığı bir gün mü yoksa? Daha dün gece ne kadar neşe dolu kahkahalar doluydu bu ev. Şimdi neden böyle gamlıyım?  Sanki bir anda silindi her şey. Tam da hatırlayamıyorum olanları. Zil çaldı. Kapıya gittim ama tereddütlerdeyim. Nedense bir ürperti var içimde. Açtım kapıyı kim o demeden. Bir teslimiyet var olacaklara her nedense. O yaşlı komşu kadın öfke ile baktı bana ve yüzüme tükürür gibi bağırdı. “O kadına neden eziyet ediyorsun? Yazık değil mi? Bırak o kadını. Seni polise şikâyet edicem.” Ben kime eziyet ettim ki? Bir kadın var hayatımda o da eşim ve ben ona asla zarar vermem. Ona şaşkınlıktan cevap veremezken ikimiz de yerlerin ıslaklığını fark ediyoruz. Banyodan gelen su evin her yerini kaplamış neredeyse. Kadın nedeni biliyormuşum gibi cevap ister şekilde bakıyor bana. Bense banyoda neler olmuş o kadar meraktayım ki.

tül (6dk.)


Tülden bir ruhu vardı aslında. Katı hiçbir şey göremezdin onda. Katı yağ ile yumurta  kırmadı. Asla bakkala gidip veresiye istemezdi. Sonra bakkal öldü. Cenazesine manav gelmedi. Salatalık çekti canım. Yeşil olsun ama içi gri olsun. Renkler ile kavgam var benim, siyahla savaşmam, siyah benim esasında. Acil servise getirdiler ve iğne yaptılar. Renkler yoktu orada. Kokular ve sesler vardı. Hemşirelerin burnu kanıyordu. Koku alamamaktan  kanıyordu. Bahar gelmişti ama onlar hala kıştaydılar. Kışın kaymak için kasırga beklerim ben. Kasırganın içinde kayarken çığlıklarımı kimse duymaz. Kaybolmaktan kokmam çünkü cipli saat aldım kendime. Her yerime cip taktırıcam. Ne yedim ne içtim tespit edildin. Analiz edilsin, keramet nededir bilinsin böylece. Sarıklı bir adam geldi akabinde. Cipi sarığında sanırım. İndirmiş tüm fıkıhları alim olmuş karşımızda. Sarığını aldım çöpe attım. Sistem çöktü bir anda. Tüm birikimi sarıktaymış meğerse. Ben de miferimin içindeki toprağı boşalttım. Çiçek ekerim diye koymuştum. Barış çiçeği olacaktı miferimde açacacak menekşeler. Ama kedi işemiş içine toprak çimento gibi olmuş. Kalan topraklarla beraber kafama yerleştirdim.

05 Temmuz 2020

LOSING IS WINNING



In fact, one should not feel too much pressure on themselves in case they are losing. There are cases when losses become necessary. That is because at the moment when you are losing, your loss may serve as a reward or a  blessing for somebody else somewhere else. It is a virtue to let others get their own share, and the reward will definitely come afterwards. 

You do not want to lose what you have, you keep on fighting for it, despite the awareness that what you have in your hand is sliding through your fingers. In fact, you should let things go, let them grow less, and wait for the rewards to come right afterwards. Feel the lightness of accepting this as it is. 

This is an ability only possessed by those who do not believe to have gained what they have through luck. Those are the ones who do not have fear losing because they know how to gain it once they lose it.   

However, if a person has gained something only through their fortune, s/he will burn with the fear and anxiety of losing it. This is a test they need to go through. And this is the reason why they have been granted that gift, under the title of good luck. 

Those who do not fear losing are the ones who mostly win. Some people take it as a bluff, but they are wrong. Those who know themselves are the ones who walk towards a gunshot, just like an immortal being would do. They know that even if they are killed, they will resurrect, and whomever kills them will commit suicide out of despair. They will only stare, while the killer, that ignorant fool who dared do this to them, kills himself. Only ignorance would be an explanation to such boldness, anyway. 

Burning in wild flames and dazing the onlooker is rather impressive, but the impression created by those who are born again after being burnt down, after turning into ashes is much more amazing and long-lasting. Therefore, I never fear being burnt down. On the contrary, the ability to create myself once more out of my ashes gives me the chance to live more than one life in a lifetime.