Ölüm soğuk. Hem de dondurucu derecede. Ama ya çocukların
ölümü. Buz devri yaşar insan. O derece soğuk, yıkıcı, utandırıcı . Utanıyorum
insan olmaktan ölen her çocuk haberinde. Katil olan kim, biziz. Öldürülen her
çocukta zalim olan biziz, hem bugüne hem
de geleceğimize. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Bir çocuk öldürüldüğünde tüm
dünya kapkara çamur içinde artık. Mavi dünya. Çıksam uzaya baksam sanmam hala
dünyanın masmavi göründüğünü. Kapkaradır dünya uzaydan eminim. Çünkü katillerin
mekanı dünya. Çocuk katillerinin mekanı. Eğer hala mavi ise, diyebilirim ki en
nefret ettiğim renk mavi artık. Bunca katile yuva olan mavi leke uzayda.
Temizlenemeyen mavi bir leke. Uzaya dökülüp kalmış bir mürekkep şişesinin
artığı dünya. İçimde temizim diye avunan ama ölen çocuklara ağlamayan maviş
dünya sakinleri. Ben aynaya bakınca utanıyorum. Siz nasıl utanmazsınız.
Hayvanları koruyanlar. Kimsesiz kadınları koruyanlar. Haklısınız. Davanızda
devam edin. Ama bilin ki siz de bu mavi leke dünyanın çöplerinden birisiniz.
Benim gibi, nefes alan tüm insanımsılar gibi. Acaba en son insan ne zaman
yaşadı merak ediyorum. 30 yıl, 50 yıl, 100 yıl, bin yıl önce. Zira şimdiki
canlılar, bizler, insan değiliz.
04 Şubat 2018
28 Ocak 2018
bakıyordu(6dk.)
Küçücük gözleri ile öyle büyük büyük bakıyordu ki, yaşanmışları görüyordum beyaz perdedeymiş gibi. O kadar az yıla bunca acıyı nasıl sığdırmış olabilir ki. Zamana aldırmadan onla biraz daha vakit geçirmek istedim. Zira trenin kalkış süresine çok az kalmıştı. O tanımadığım küçüğüm beni oraya nasıl bağlamıştı. Geçmişle olan hesabı bir kenara bırakıp geleceğe bakmak gerektiğine dair karar vermeliydim. Pişmanlıklarım ne kadar yersiz idi bu miniğin hüzünlü bakışlarının yanında. Karlı olmasına rağmen terliklerle geziyor idi bu minik kızcağız. Yoksulluktan çok bırakılmışlığı yaşıyor diye düşündüm. Onu nasıl ısıtabilir sin ki yalnızlıktan üşüyorsa. Karanlık düşüncelerimin ona bir aydınlık gelecek getirmesi mümkün değildi. Onun güneşi ben olamazdım ama onun aydınlığa kavuşmasına sebep olabilirdim. Sanki düşüncelerimi herkes duyuyormuş kimi tüm yolcuların bakışları kompartımanda bana dikildi. Tek duyarlı ben değilmişim demek ki.
25 Ocak 2018
Evimdeki Ceset
Her yer bulanık idi, muazzam bir baş ağrısı, hatta derin bir sızlama ense kökümde. Bulanık görmemi düzeltmek ve neler olduğunu idrak etmek istercesine kafamı salladım ama nafile. Yatağımda olduğumu seçebildim ama giysilerim üzerimde ve hafif ıslak, üşüyordum. Doğrulmaya çalıştım ama başım bir ton sanki. Anlamaya çalışıyordum durumumu. İçeride mutfaktan gelen sesleri duyuyordum. Zorlanarak dikildim en azından kolumla destek alarak yatakta oturacak kadar ve o an gördüm odamın girişinde kapının eşiğinde çökmüş gibi duran hareketsiz adamın bedenini ve ölü bakan gözlerini. Elim enseme gitti gayri ihtiyari ve yastığıma bulaşan kanın bana ait olduğunu ve ölü bakan adamın yanında duran kısa siyah copu fark ettim. Bana kim ne zaman ve neden vurdu? Eğer bana vuran bu adam ise içerideki ya da içeridekiler kim? Hemen komidin çekmecemdeki silahım aklıma geldi. Odanın en diğer ucunda olmasına ve tam net görememe rağmen beş çekmeceli komedinin orta çekmecesinde olduğundan emin olduğum silahımı almak için yarı kör bir şekilde ve büyük ense ve baş ağrısıyla oraya doğru yöneldim. Ses çıkarmamak için kendimi kontrol edebildiğim kadarıyla ilerliyordum. Ama daha odanın öbür ucuna gelmeden orta çekmecenin açılmış ve içindekilerin dışarı dağılmış olduğunu seçebildim. Neden sadece o çekmece? Neden diğerleri açık değil? Hemen yerdeki copu almak için tanımadığım cesede yanaştım ve eğildiğimde fark ettim ki göğsünde iki kurşun deliği var. Odamın kapısının kirişine yaslanarak oturur kalmış bu tanımadığım cesedin sol eli bacaklarının üstüne düşmüş ve parmakları sıkıca kanlı bir havlu tutuyor tabi büyük bir olasılıkla bana ait bir havluyu. Yani bu adam kanamasını durdurmak için orada öyle havlu ile yarasına basarken ben baygın bu yatakta yatıyor muydum? Yine de nabzına baktım içeride ki seslerin devam ediyor olmasına güvenerek. Ama ölü bakan gerçekten ölmüş idi. Sonra yerde duran sağ elinin ucunda, parkeye kanıyla yazdığı, beni asıl sarsan o harfleri gördüm...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)