Kürtaj; bir son ama aynı zamanda da bir başlangıç. Zira bir kadın yaşadığı kürtaj tecrübesinden sonra yeni bir hayata başlar. Farkında ya da değil, bu her halükarda bir travmadır o kadın için. Unuttum der ama unutmaz bilinçaltı.
Ne şekilde gebe kaldığı, gebeliğine neden olan erkeğin kim olduğu, evli olup olmadığı, maddi durumu, hazırda olan çocuk sayısı, kadının olgun ya da genç yaşta olması gibi birçok neden olabilir kürtaj yaptırmak için. Gerekçe ne olursa olsun, rahimden kazınan cenin, ruhtan kazınamaz maalesef.
Her ne kadar, doğacak bir canın yaşama süreci başlamadan sonlandırılıyor olsa da, bunu cinayet olarak adlandırmak gerçekten ağır olacaktır. Ama kürtaj olayından herhangi bir estetik operasyon ya da dişinizdeki köprü tedavisi gibi bahsetmek de çok abes olur.
Beden benim, karar benim düşüncesi yanılmadır. Zira kadın kürtaj sırasında bedenindeki bir uzuvlundan vazgeçmemektedir. Vücudunun, koruyucu ve besleyici görevini üslenmek zorunda kaldığı yeni bir hayat alternatifini yok etmektedir.
Her kadın bu doğurganlığın kutsallığını en derinlerinde hisseder ve mantıksal değerlemelerle kendi benliğini kürtaj olmaya ikna eder. Eğer bu ikna toplumsal kanıksama ile desteklenmiyor olsa, kadın vicdan muhasebesini asla aşamaz ve kendini tüketir.
Beden benim, karar benim düşüncesi yanılmadır. Zira kadın kürtaj sırasında bedenindeki bir uzuvlundan vazgeçmemektedir. Vücudunun, koruyucu ve besleyici görevini üslenmek zorunda kaldığı yeni bir hayat alternatifini yok etmektedir.
Her kadın bu doğurganlığın kutsallığını en derinlerinde hisseder ve mantıksal değerlemelerle kendi benliğini kürtaj olmaya ikna eder. Eğer bu ikna toplumsal kanıksama ile desteklenmiyor olsa, kadın vicdan muhasebesini asla aşamaz ve kendini tüketir.
Burada kürtaj olmalı ya da olmamalıyı tartışacak değilim. Kürtajı yaşayan her birey ya da her çift bunun muhasebesini kendi içlerinde bir ömür yaşarlar zaten. Med-cezir dalgaları gibi o cenin girip çıkar hayatlarına. Zor anlar, zor kararlar. Zor yükler bunlar ruh için. Ezen, yıpratan, tekrar tekrar dalgaların kayaları dövüp oyduğu gibi ruhu zedeleyen kararlar bunlar. Dönüşü olmayan ve tek şıklı kararlar.
Bir erkek olarak tek bir şekilde kürtajı asla kanıksayamam. O da, evli ya da değil, gebeliğin nedeni olan erkeğe gebe olduğu haberini vermeden, kadının kendi kararınca gebeliğe tek başına son vermesidir.
Evli kadınlarda kocanın resmi müsaadesi olmadan kürtaj işleminin yapılamadığı malumdur ama gerektiğinde bunu da delebilen doktorlar muhakkak vardır. Bu bir erkeğe, bir kadının yapabileceği en büyük kötülüktür. Erkeğin haberi olamadan kadın bu kararı alamaz. Oldu bunu tek başına yaptı, bundan daha büyük bir günahı kalan hayatında işleyemez.
Rahimden kazınan bir can, o kadar küçük bir parçadır ki, kadın öncesi sonrası bedensel bir fark hissetmez. Ama suçluluk duygusu asla kaybolmaz. Belki dile gelmez, itiraf edilmez. Ama haklı haksız kendini suçlu hissetmek bir katman olur zihin bloklarında.
Eğer gebeliği, beraber olduğu erkek bebek istemiyor diye sonlandırmış ise kadın, o erkeği artık sevmiyecektir. Artık zoraki beraberlik durumuna gelen bu ilişki bir nedenle kesinlikle bitecektir. Kadın kürtajın intikamını ama kendinden ama erkeğinden alır. Alır ama bu iç muhasebe maalesef asla sonuçlanmaz.
Bir kez kürtaj yaptıran kadın, ikinci kez çok zor yatar o masaya. Bir kere gaflete düşmüş ise, dile getiremez, itiraf edemez ama ikinci seferde ne pahasına olursa olsun o kürtajı yaptırmaz. Bebeğin babası Guasimado bile olsa.