6 Dakikada Yazı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
6 Dakikada Yazı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Şubat 2018

iftira atan(6dk.)


İftira atanlar buraya diye bağırdım. Kimse kalkmadı yerinden.  Ne uğursuz bir kalabalık. Bir dürüst adam yok aralarında. Bir karga kalktı ve gak dedi.  O an kimse anlamadı. Karga kime iftira atmış olabilir ki. Acaba iftiraya uğrayan olarak mı kalktı ayağa, isyan ederek. Karga dile geldi, “beni besleyenlerin gözünü oymuyorum bir kere. Kuru iftira”. Ya karga, iftiranın ıslağı nasıl olur dedim. Balık atarsa iftira ıslak olur dedi. Deniz şartları kara şartları aynı değil tabi. Denizde en çok kim yalan söyler. Solungacı olmayanlar. Solungaçları olan bir insan olmak okyanusların dibinde. Hızlı yüzen, asla köpekbalıkları tarafından yakalanamayan bir solungaçlı insan. Biri, “bunu sağlarız ama derinin üzerinde pullar oluşacak, razı isen olur” dedi. Peki karaya çıktığımda nasıl olacak. Karada olduğum zaman kazıtmam gerekiyormuş pullarımı ama bir küvet dolusu pul çıkar ve  derinde yer yer yararlar oluşur dedi kazınmadan dolayı.  Denizde yaşamanın karada ayrı bedeli oluyor arkadaş. Pullarım var diye o derinliğin esrarından vazgeçemem. Denizanaları diplerde rengarenk.Sanki lazer ışıkları ile disko spotu gibiler. Dans ediyoruz bin feet derinde.

04 Şubat 2018

Güç(6dk.)


Güç nereden gelir biliyor musun. Güç çok derinlerinden gelir. Öyle bir gelir ki yerin dibinden gelen volkan gibi. Önüne çıkan engelleri yaka yaka yüzeye çıkar. Sen de içindeki güçle tanışmak istiyorsan öncelikle gelecek yakıcı gücün önüne geçmek isteyecek her türlü kişi ve duyguyu yakıp eriteceğinden emin olman lazım. Buna hazır mısın. Güç güzeldir. Çok derinden gelir. Öyle bir gelir ki, seni de yakar ve arındırır, yeniden doğarsın, zirveler senin yatağındır artık. Bulutlar üzerine yorgan olur. Göç eden kuş sürüleri sana selam vererek yoluna devam eder. Başka bir boyutunda yaşarsın dünyanın. Tekil bir yaşamdır bu. Alışmak güçtür. Bazıları gücü ister bedelini ödmeye hazır değilken. Yanıp kül olurlar. Göçmen kuşlara selam vermek yerine  onları sanki akbabalarmış gibi görürler. Onlar kendi katillerini kendileri iç dünyalarından çıkarırlar. Güç iki tarafı keskin bir bıçak gibidir. Seni de keser, düşmanına da keser. As olan kimseyi düşman görmemektir. Güç istemek bir zaaftır aslında. Güçsüz olduğunu düşünen hep gücü arzu eder. Oysa her dağın derinliğinde olduğu gibi, her insanın da derinliğinde o lavlar vardır. Ama sadece yüzeye derinliği her kişide farklıdır. Korkuların mı var. Neden. Hadi atla o lavların içine. Kulaç at herkesin şaşkın bakışları altında. Lavlardan dalgalarda yunuslar gibi yüz. Hem yüz, hem yol al, hem de arın. Bir süre sonra, arınacaksın ve lavlar üstünden yağ gibi kayıyor ve seni artık hiç yakmıyor olacak. 

sucuklu kuru fasulye(6dk.)


Kuru fasulye yemeyi seven sevmeyen. Hepsi bilir ki sucuklu olunca değişir kurunun hali. Sucuk kendince de iyidir ama kuru ile olan uyumu bir başkadır. Ten uyumu buna denir işte. Kuru ile sucuğun ten uyumu. Sizce hangisi dişi olmalı. Şimdi sucuk mu kuruya tat veriyor yoksa kurunun için de sucuk bir başka lezzetli mi oluyor. Bence sucuk erkek. Kuru dişi. Kuru fasulye tek başına da doyurur. Anaç, besleyen doyurandır. Ama sucuk tek başına pek bir sahipsizdir. Yanına ya kaşar gelecek tost makinasında,  ya da yumurta gelecek sahanda. Sucuk onu tamamlayanlar sayesinde ancak tat bulur. Erkek de öyle değil mi. Erkek bir kadın tarafından tamamlanmadıkça eksiktir, tatsızdır. Sucukla kurunun ten uyumu. Nefis. Her gören arzu eder öyle bir uyumu. Ispanak ile yoğurt arasında da benzer uyum vardır ama sucuk ile kuru, Ferhat ile Şirin kalır onların yanında. Tamamlanmak özeldir. Eksiğin olmadığın hissetmek başka bir güven verir. Kadının anaçlığı kadınlığına da yansır. Kadın, erkeğini tamamlamak için çaba sarf etmez. O doğası gereği sevdiği adama uyarken, onu bir bütün yaptığını fark etmez. Eksik kalmaya mahkum erkekler, bunu en değerli parçalarının kaybettiğinde anlar. Aynaya bakar. Bir gözü yoktur. Bir kulağı duymaz. Üst dudağı görünmez, erimiştir. Burnundaki bir delik kapanmıştır kendince.  Eksiktir artık kadını yok diye. Yarısını kaybeder ama avutur kalanları ile kendisini. Kadın eksiklik hissetmez tek kalsa da. Yalnızlık hisseder ama eksik hissetmez. Erkek ise yarım adamdır kadınsız. Yavan sucuk yiyeniz var mı. Anlar ne dediğimi. Sucuk erkekler, ancak bir ana yemekle lezzet bulurlar. Kadınsız, sucuk erkeler, acınacak hallerine sevinirler, kadından kadına zıplıyorlarsa eğer. 

çocukların ölümü(6dk.)


Ölüm soğuk. Hem de dondurucu derecede. Ama ya çocukların ölümü. Buz devri yaşar insan. O derece soğuk, yıkıcı, utandırıcı . Utanıyorum insan olmaktan ölen her çocuk haberinde. Katil olan kim, biziz. Öldürülen her çocukta zalim olan biziz, hem bugüne hem  de geleceğimize. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Bir çocuk öldürüldüğünde tüm dünya kapkara çamur içinde artık. Mavi dünya. Çıksam uzaya baksam sanmam hala dünyanın masmavi göründüğünü. Kapkaradır dünya uzaydan eminim. Çünkü katillerin mekanı dünya. Çocuk katillerinin mekanı. Eğer hala mavi ise, diyebilirim ki en nefret ettiğim renk mavi artık. Bunca katile yuva olan mavi leke uzayda. Temizlenemeyen mavi bir leke. Uzaya dökülüp kalmış bir mürekkep şişesinin artığı dünya. İçimde temizim diye avunan ama ölen çocuklara ağlamayan maviş dünya sakinleri. Ben aynaya bakınca utanıyorum. Siz nasıl utanmazsınız. Hayvanları koruyanlar. Kimsesiz kadınları koruyanlar. Haklısınız. Davanızda devam edin. Ama bilin ki siz de bu mavi leke dünyanın çöplerinden birisiniz. Benim gibi, nefes alan tüm insanımsılar gibi. Acaba en son insan ne zaman yaşadı merak ediyorum. 30 yıl, 50 yıl, 100 yıl, bin yıl önce. Zira şimdiki canlılar, bizler, insan değiliz.

28 Ocak 2018

bakıyordu(6dk.)


Küçücük gözleri ile öyle büyük büyük bakıyordu ki, yaşanmışları görüyordum beyaz perdedeymiş gibi. O kadar az yıla bunca acıyı nasıl sığdırmış olabilir ki. Zamana aldırmadan onla biraz daha vakit geçirmek istedim. Zira trenin kalkış süresine çok az kalmıştı. O tanımadığım küçüğüm beni oraya nasıl bağlamıştı. Geçmişle olan hesabı bir kenara bırakıp geleceğe bakmak gerektiğine dair karar vermeliydim. Pişmanlıklarım ne kadar yersiz idi bu miniğin hüzünlü bakışlarının yanında. Karlı olmasına rağmen terliklerle geziyor idi bu minik kızcağız. Yoksulluktan çok bırakılmışlığı yaşıyor diye düşündüm. Onu nasıl ısıtabilir sin ki yalnızlıktan üşüyorsa. Karanlık düşüncelerimin ona bir aydınlık gelecek getirmesi mümkün değildi. Onun güneşi ben olamazdım ama onun aydınlığa kavuşmasına sebep olabilirdim. Sanki düşüncelerimi herkes duyuyormuş kimi tüm yolcuların bakışları kompartımanda bana dikildi. Tek duyarlı ben değilmişim demek ki.

25 Ocak 2018

Yumuşak(6dk.)


Yumuşak bir sabahtı. Evet yumuşak. çünkü yastığımın tüm kaz tüyleri saçılmış tüm yatağıma. Kaşındırıcı bir yumuşaklık. Kaza sordum tüylerini yastık için aldım diye. Sıkıntı yok dedi. Bende tüy, sizde bu vicdan oldukça çok yolarsınız beni. Ayıların tüyü daha mı sert. Ayı tüyü yastık istiyorum. Ayının inine giricem. Tüylerinden ödünç istiycem. Ödünç tüy mü. Ayı yemeğe bile tenezzül etmez sanırım. Ayı dolgu yaptırmış azı dişlerine. azı dişine bakayım dedim, küçük dili olmadığını gördüm. Ben de her şey büyük dedi. Büyük kafanın derdi de büyük. Kurtlar avlanırken ayıdan ruhsat isterler. Av dönemi gelmiş ayı ruhsatı verir ama inini temizleme karşılığında. Kurtlar temizlikten anlamaz. Genelde taşeron şirketlere işi verirler. Ayıların umurunda değil. Ben tüy almaya geldim dedim. Seni kurtlar mı yolladı dedi temizlik için. Hemen kenardaki dyson süpürgeyi aldım ve prizi aradım. Elektrik yok. Hayal ile çalıştır dedi ayı. Ben de güneşe doğru uzattım. Şarj olsun diye süpürgeyi. Kurtların şefi geldi . Bizim işimizi elimizden alıyorsun ha dedi. Kaz halime uzaktan gülüyordu. Yumuşak bir sabahtı. Ama kanlı bitecekti. Kurtlar sofraya koydu beni. Aralarında çiğ mi yiyelim diye tartışıyorlar. Ayı müsadenizle ben karar vereyim dedi. Firaun fareleri konuya dikilerek katıldı.

gitmenin(6dk)


Hiç zamanı değildi gitmenin. Ama mecburiyet her şeyin önündeydi o vakit. Geriye üzgün bakışlı bir çocuk kaldı. Bir de kırık dökük bir aşk. Rüzgar sert esiyordu. Ben ve mazim ağır yol alıyorduk. Mazim ağır, beni yavaşlatıyor. Atsam bir üstümden. Korkularım da bir yüktü. Attım yükseldim. Yükseldiğim için aşkım alçak kaldı. Gördüm ki aşkım aşkım değilmiş. Nerden baktığına göre ne gördüğün değişiyor. Kaplumbağa dışardan evini üstünde taşıyor. Onun gözü ol gir o evin içine, ucunda ışık olan bir mağrada yaşıyor. O, ev diyor mudur acaba. Hiç bu ine girmeden yaşayabilsem diye arzu ediyordur. İnim yok benim saklanayım. En azından başkasının da gelemeyeceğinden emin olduğum bir inim yok. Işığı görüyorum. Ama rengini kestiremiyorum. Işık değil belki. Belki de ateş. Yanmaya doğru koşuyor olabilirim. Ama huzur. O huzur morfin gibi. Yanarsam arınırım umudu. Altın gibi saf olsam. Parlasam, paslanmasam ama değerli de olmasam. Ben beni satıyorum arkadaş. Var mı alan. Alanın elinde kalırım ona göre.

20 Ocak 2018

sus (6dk.)


Sus dedi. Ama ben tuz anladım. Tuzlukta tuz olsam yemeğe tat katsam. Tatsız tuzsuz bir adamım. yollarda yalnızım. Yalnız kamyon şoförleri ve onların kamyon yazıları. Edebiyat budur. Tekerler üzerinde giden edebiyat. Bugün varsın yarın yoksun. Gezegenler arası bir görüşmeye şahit oldum. olmaz alaydım. Tuz olaydım. Biber beni kıskansın. Kıskanç biberler domatesle işbirliği yapar. Ben bir manavım. Bana koymaz. Lahanalar benden yana. Evimi özledim. Parkeleri cilalıycam, sonra kayıp düşücem. Ayağım alçıda, hemşire gülecek bana. Doktor da ıspanak saçlı. Peruk mudur nedir. Denize girsem, su tuzlanır mı. Sustu, tuza takıldım. Elim acıyor, hemşire yüzünden, lanet etti bana. Tuz yok ona. diyet yapsın. Şişko zaten, hem de ne şişko. Kaldım şimdi. Üzüldüm ona. Esasında 55 kilo. Maviş hemşire. Doktor gitse. Ispanak kafalı doktor. Özür dileyeceğim hemşireden. Ameliyathane açıldı. Adam bağırsakları yerde dışarı çıktı. Yardım dedi. Ben lahanalar yetişin dedim. Adam bağırsaklarını yerden toplamaya çalışıyordu. Ispanak saçlı doktor bone ile çıktı.

ben (6dk.)


Mutlu bir hayat, sağlıklı ve dostlarla dolu. aşık bir koca, evine koşarak giden. Çocuklarında çocukluğunu gören ve böylece kendi çocukluğunu anımsayan bir baba. Babasına yeterince teşekkür edememiş bir evlat, onu kaybettikten sonra bu konuda pişmanlık yaşayan bir adam. belki de tek pişmanlık. Karşılıksız yardımı seven, ama bilmiş görüntüsünden çok çeken adam. İnsan olmaya çabalarken yazmayı öğrenen adam. Her insan gibi çelişkilerle dolu, ama onları kendince rasyonelleştiren adam. Adam gibi adam olmak için, baba gibi baba olmak için çabalayan adam. Hem kendisini beğenen, hem de kendini yansıtamayan adam. Ölümden korkmayan ama yaşadığının kalitesinden endişe duyan bir adam. Ağlamayı gülmekten çok seven ama ağlayamayacak kadar güzel bir hayat yaşayan şanslı bir adam.

aklar (6dk.)


Henüz saçlarıma aklar düşmese de yaşamımın uzun bir kısmını tamamlamış hissediyorum.40 lı yaşlar sorgulayan yaşlar geçmişi. Geçmişime dair var mı pişmanlıklarım, var tabi. Ama yine de duruşu her zaman belli olan bir adam idim ben. Bunca yıldır ne biriktirdin desen, dostlar ve güzel anılar derim. Bir de sımsıcak bir aile ve iki paşa oğlum ve gül kokulu eşimle. Hırs hep vardı ama paradan çok başarı için. Başarı hep istedim ama tanınmaktan çok kendimi bulabilmek için. Hala yirmili yaşlarda ki neden olmuyorlar la kavgam devam ediyor. Bitmez sanırım bu iç çekişmelerim. Kendime acımadan kendim duvardan duvara vurmayı ne çok seviyorum. Öfke en sevmediğim duygu olsa da kovulmuş değil tam anlamıyla benliğimden. Ben beni ben yapanlardan kurtulmam mı lazım yoksa onlara sarılıp barışmam mı lazım henüz karar veremedim. Bunca çelişik görüntüden nasıl olgun bir karakter algısı çıkar bilemem. Ama yazarım dürüstçe, korkmadan. Ondan eminim.

18 Ocak 2018

bunları (6dk.)



Bırak bunları dedim. Al şunları dedim. Almam dedi. Çok ta umrumda sanki. İster alsın ister almasın. Gümüş tepside gördüm geleceğimi. Toprak çanakta idi geçmişim. Geçmişim geçmemişim. Kimin umurunda. Zayıf yönlerim var benim. Rüzgar yağmur tanelerini taşır. Beni ne taşıyor ki. Bir rüzgarım yok. Beni ancak fırtına taşır. Kasırga kasırga. Kasırga severim ama kısır kadar değil. Kısır ne kelimedir ya. Küfür gibi. O var ya, o kısır... çok kötü ya. Kedi gibi doğruracan. Yalayarak bakacan kaç tane doğurmuşsun. Kedi giriyor mu ultrasona. Girse küfür basar onu sokakta sıkıştıran o tekire. Fare yakalamak bir sanattır. Ama peynirle değil. Kapanla da değil. Pençe ile. Benim pençelerim nerede. Var mı. Var tabi ama göstermem kimseye. Gösterdiğim kişi son görüşü olur beni. Katil olmak zor be. Kaç leşim var unuttum. En çok kafa kesmeyi seviyorum. Kan şöyle yüzüme fışkırıyor ya sanki havai fişekler patlıyor o an. Her kanın lezzeti de farklı. Bazen tadı dilime gelir, güzelmiş tadı öldürmeseydim bu adamı derim. Üzülürüm. Benim kanımı kim tadacak. Kasap hayri mi.

Çiğnedi (6dk.)


Tüm lokmaları tek lokma gibi çiğnedi. Ne acıkmış diye düşündüm. Beni de yer mi acaba. Zaten bir balinanın içindeydik. Gökyüzünden serbest dalış yapan bir balinanın. Tüm balinalarla iddiaya girmiş. serbest dalışta ben bir numarayım diye. Yunus da hakem olmuş. karadan gelen yok. Karakol da yok. Denizkol var. Denizkol pek bir derinde, biz göremiyoz. Midesinden çıksam şu balinanın. Karakola bile hasretim. Açlık ne de açlık. Ben de açım. doymadım. Yaşayamadıklarıma doymadım. Bir yiğit gelse beni balinadan çıkarsa. Er meydanına gitsek. Pazulu erkeler bir ordu olsak kim yenebilir bizi be. Meydan okuyorum tüm orkinos avcılarına. Balina serbest dalış yaparken sessiz kalanlara. Koskoca okyanusta hesap sormak gelmiyor mu aklınıza. Biz varken senin ne haddine diye. Beyaz peynir tost da güzel olur.Ama arasında domates olacak. Kediler miyavlar ama havlamak da isterler. Havlayan ise  miyavlamak istemez. Gel de bunu balinaya anlat . Karakola gidicem şimdi. Azat edicem oradaki tüm suçluları. bana mı düştü. evet. balinaya inat pazulu erkeleri de alıp karakolu basıcam. aydan bile görecekler hışmımı. Aydan nasıl görünürüm acaba. Ayı ben görüyorum o da beni görecek. Ya görecek, ya da o da bana görünmeyecek. Tez aya bir ulak yollayın, bana ..