20 Ocak 2018

ben (6dk.)


Mutlu bir hayat, sağlıklı ve dostlarla dolu. aşık bir koca, evine koşarak giden. Çocuklarında çocukluğunu gören ve böylece kendi çocukluğunu anımsayan bir baba. Babasına yeterince teşekkür edememiş bir evlat, onu kaybettikten sonra bu konuda pişmanlık yaşayan bir adam. belki de tek pişmanlık. Karşılıksız yardımı seven, ama bilmiş görüntüsünden çok çeken adam. İnsan olmaya çabalarken yazmayı öğrenen adam. Her insan gibi çelişkilerle dolu, ama onları kendince rasyonelleştiren adam. Adam gibi adam olmak için, baba gibi baba olmak için çabalayan adam. Hem kendisini beğenen, hem de kendini yansıtamayan adam. Ölümden korkmayan ama yaşadığının kalitesinden endişe duyan bir adam. Ağlamayı gülmekten çok seven ama ağlayamayacak kadar güzel bir hayat yaşayan şanslı bir adam.

aklar (6dk.)


Henüz saçlarıma aklar düşmese de yaşamımın uzun bir kısmını tamamlamış hissediyorum.40 lı yaşlar sorgulayan yaşlar geçmişi. Geçmişime dair var mı pişmanlıklarım, var tabi. Ama yine de duruşu her zaman belli olan bir adam idim ben. Bunca yıldır ne biriktirdin desen, dostlar ve güzel anılar derim. Bir de sımsıcak bir aile ve iki paşa oğlum ve gül kokulu eşimle. Hırs hep vardı ama paradan çok başarı için. Başarı hep istedim ama tanınmaktan çok kendimi bulabilmek için. Hala yirmili yaşlarda ki neden olmuyorlar la kavgam devam ediyor. Bitmez sanırım bu iç çekişmelerim. Kendime acımadan kendim duvardan duvara vurmayı ne çok seviyorum. Öfke en sevmediğim duygu olsa da kovulmuş değil tam anlamıyla benliğimden. Ben beni ben yapanlardan kurtulmam mı lazım yoksa onlara sarılıp barışmam mı lazım henüz karar veremedim. Bunca çelişik görüntüden nasıl olgun bir karakter algısı çıkar bilemem. Ama yazarım dürüstçe, korkmadan. Ondan eminim.

18 Ocak 2018

bunları (6dk.)



Bırak bunları dedim. Al şunları dedim. Almam dedi. Çok ta umrumda sanki. İster alsın ister almasın. Gümüş tepside gördüm geleceğimi. Toprak çanakta idi geçmişim. Geçmişim geçmemişim. Kimin umurunda. Zayıf yönlerim var benim. Rüzgar yağmur tanelerini taşır. Beni ne taşıyor ki. Bir rüzgarım yok. Beni ancak fırtına taşır. Kasırga kasırga. Kasırga severim ama kısır kadar değil. Kısır ne kelimedir ya. Küfür gibi. O var ya, o kısır... çok kötü ya. Kedi gibi doğruracan. Yalayarak bakacan kaç tane doğurmuşsun. Kedi giriyor mu ultrasona. Girse küfür basar onu sokakta sıkıştıran o tekire. Fare yakalamak bir sanattır. Ama peynirle değil. Kapanla da değil. Pençe ile. Benim pençelerim nerede. Var mı. Var tabi ama göstermem kimseye. Gösterdiğim kişi son görüşü olur beni. Katil olmak zor be. Kaç leşim var unuttum. En çok kafa kesmeyi seviyorum. Kan şöyle yüzüme fışkırıyor ya sanki havai fişekler patlıyor o an. Her kanın lezzeti de farklı. Bazen tadı dilime gelir, güzelmiş tadı öldürmeseydim bu adamı derim. Üzülürüm. Benim kanımı kim tadacak. Kasap hayri mi.