04 Eylül 2010

Bilen konuşur mu?

Bilen konuşur mu yoksa susar mı?

Bilgiyi taşıyan, yani tefekkür ederek bilgiye ulaşan değil de, tefekkür etmiş kişilerin bilgi paylaşımlarından kopyala yapıştır yapan şahsiyetler konuşmayı sevenlerdir.

Bilgiyi kendi cevher madenlerini kazıp kürekleyerek çıkaran beyinler, her konuda söyleyecek şeyleri olsa da susmayı tercih edenlerdendir.

''Gerçek Bilen'' bildiğinin reklamını yapmaya çok meraklı değildir.

''Bildirileni Bilen'' ise, kendi biliyor edasını yaşatmak adına konuşur, konuşur.

Susmak lazım dinlemek için derler ama susmak dinlemek için değil ''Gerçek Bilen'' olmak için gereklidir.




01 Eylül 2010

Geleceği Okuyanlar


Gelecek sadece sıradan insanlar için vardır. Geleceği okuyabilen özel şahsiyetler için sadece süreçler vardır, gelecek yoktur.

Savaş anında en önemli silah sayılır istihbarat. Silahların düşmandan az olsa da istihbaratın çok kuvvetli ise sen kazanırsın er yada geç.

İş hayatındaki liderlerin de, en büyük silahını istihbarat olarak ele alırsak, buradaki istihbarat tabi ki rakip firmalara yada müşterilere casuslar yollamak yada dinleme böcekleri yerleştirmek olmayacaktır.

İş hayatında liderin gücü geleceği okuyabilmesidir.

En uzak mesafeyi okuyan en güçlüdür. Eğer bu silaha sahip bir liderin şirketinde çalışıyor iseniz ve onu doğru okuyabiliyorsanız öyle manevralara şahit olursunuz ki her biri adeta ünlü bir ressamın tuvaldeki fırça darbelerini andırır.

Resim sonuçlanmadan o her bir fırça hareketinin mahiyetini ve resme ne katacağını izleyici olarak kestirmeniz çok zordur. Ama resim bittiğinde hayranlıkla değerlersiniz her bir fırça darbesini.

''Geleceği Okuyan'' iş dünyasının liderleri esasında ''Geleceği Yazanlardır'' aynı zamanda.

21 Haziran 2010

Kuyumculuk Buzul Çağda

''Değişmeyen tek değişim''. Klişe bir özdeyiş ama asla önemini ve güncelliğini kayıp etmiyor.

Kuyumculuk sektöründe şu son 3 yıllık dönemi, dünyanın buzul çağına geçişi ve dinozorların yok olma dönemine benzetebiliriz.

Evet dinozorlar ölecek. Açlık ve susuzluktan birbirlerini avlayarak, yiyerek kendilerini tüketecekler.
Ons'un enternasyonal değerinin bu denli artması ve aynı zamanda dünyanın bir çok ülkesi gibi ülkemizde de yaşanan ekonomik buhranlar buzul çağını getirmiştir.

Tüm kuyumculuk piyasası buz tutmuştur. İklim bu denli değiştiği bir dönemde, yaşayan canlı türlerinin çeşitliliğinde azalış olması ve hayatta kalan canlıların da ancak evrim geçirerek bunu başaracak olması kuyumcular ve onlarının tedarikçi yada üretici firmaları için de geçerlidir.

Kimler gidecek, kimler kalacak?
''Yokluk yiğitliği bozar'' demiş atalar. Bir kere gelenek görenek diye düğünlerde şartlar ne olursa olsun altın alınacaktır ve takılacaktır düşüncesini savunanlara cevap vereyim; çok beklersiniz.

Ons şuan ki değerinden 500 ila 600 USD'lik değerlere inmedikçe ne gelenek, ne de görenek, hatta zor görür damat ile gelin kendilerine takılan ''çeyrek''.

Altın artık altın olmuştur. Gümüş takıda markalaşma gelişecek ama bu sürece dek amatör bir çok küçük büyük gümüş mağazaları açılacaktır.

Kuyumculardan evrim geçirenler iki ana tür de yaşama devam edeceklerdir. Sarraflar; sadece çeyrek, yarım, ata denen ziynetleri satan ve alanlar ve Mücevheratçılar; değerli ve yarı değerli taşlar ile altını işleyerek butik mağazalarda satanlar.

Bu iki gruba şu an var olan her 10 kuyumcudan sadece 3 tanesi maalesef ulaşabilecektir. Diğer 7 tanesi evrim geçiremeyerek diğerlerine yem olacaktır.

Evrim geçirenlerden de ancak 1 tanesi Mücevheratçı olabilecektir. Diğer 2 si ise Sarraf olarak ticari yaşamına devam edebilecektir.

Oranlar bu olduğunda görünen net bir sonuç var ki evrim sonuçlandığında ,adet bazında kuyumcu sayısı % 70 azalmış olacaktır (bu azalma 2007 sonundan itibaren başlamış ve hızlanan bir ivmeye sahiptir) ama ciro bazında iddia ederim ki az kanal ama yüklü rakamlar oluşacaktır.

Günümüzün Marka Takı tedarikçi yada üreticileri içinse evrim farklı işlemeyecektir. Vitrinlerindeki yüklü stoklardan yada bayilerinde yüklü has alacaklarından en hızlı kurtulan evrime en çabuk adapte olabilen olacaktır.

Bu tarz markaların asla sarraf grubuna hizmet etmesi söz konusu olmadığı için, Mücevherat dalında gelişmeli ve kusursuza yakın performanslar sergileyecek vizyon ve yaratıcılığa dönük ekiplerini oluşturmalıdırlar.

Aynı oran hazırda olan marka bayileri için de geçerlidir. Her 10 bayiden 7 si kapanacak , 3 ü devam edebilecek ama ancak 1 tanesi gerçek Mücevher satıcısı olmayı başaracaktır.

Mücevheratcılıkta başarı ''tasarım gücü'' ile olacaktır. Tasarım da güç de ancak Mühendislik, Yazılım ve Hayal Gücünün sinerjisi ile elde edilebilecektir.
Son olarak şunu sormak isterim ; çevremizdeki her bir insanın üzerinde yada evinde (alyans dahil) altın takı yok ama her biri ayakkabı giyiyorlar.

O zaman neden her semtte hala ayakkabıcıdan çok kuyumcu var?

Kuyumcular için evrim zamanı; ya ölün ya da değişin.