28 Şubat 2018

derin (6dk.)


Ne kadar derindi hatırlamıyorum. Sadece daha derine kulaç atıyorduk. Onun yanımda olması güven veriyordu. Gün ışığı azalırken tehlikeli derinlikte olduğumuzu fark ettim. Artık beklediğimiz misafir gelmeliydi. Zira bu adrenalin tutkumuz başka türlü kapanmayacaktı. Yanımızdaki ufak kilitli poşeti açtı ve suya içindeki kanı serbest bıraktı. Bir an masmavi sularda etrafımızda kan bulutları oluştu. Bu onun için en güzel davetti. Bir an gölgesini gördüğümü hatırlıyorum. Sonra o karaltının üzerime doğru hızla geldiğini fark ettim. Suyun altında çığlık atılmıyor tabi. Ama altına işiyorsun. Kıyafetinin içine bir sıcaklık doluyor. Ona baktım eliyle çok büyük , süper gibi işaretler yapıyordu. İlkinde bizi pas geçti sanırım. Ama sonra onun like yapan elini suda süzülürken gördüm. Bu kez yeni bir kan bulutu vardı etrafımızda. Eli hariç ondan kalan yoktu. Neyse, sanırım doymuştur bana bulaşmaz dedim. Misafir daveti kabul etmişti.

26 Şubat 2018

sırdaş (6dk.)


O benim tek sırdaşımdı. Onda bana ait o kadar çok bilinmez var ki. En kötüsü de ben unutuyorum o unutmuyor. Sırı paylaşmasam ben de unutucam sırlığı kalmayacak. Ama o biliyor diye o sır ilelebet yaşıyor. Sırdaşımı ortadan kaldırırsam, hiç sırrım kalmaz. Tabi onu öldürmüş olmamamın dışında. Bu kez bunu kimseyle paylaşmıycam ama. Terasta mangal yapıyoz bazen. Rakılama yanında falan. Çok içmiş planör olmak istemiş deriz. Planör gibi uçtu da düzgün konamadı deriz. Onu kırmızı ceset poşetine koysunlar. Donları da kırmızıdır zaten. Bu da onun bendeki tek sırrı. Bile bile bir bunu bildim bunca zaman. Gay mi falan diye diye düşündüm. Ya ne var işte, gay , mey, kırmızı donlu planör olacak artık. Kolay değil öyle sır taşımak. Ağır gelir çakılırsın işte böyle betona.

23 Şubat 2018

düş (6dk.)


Düş yakamdan dedim. Anlamadı. Bıçak çektim,  ona değil kendime. Acı çekiyorum, varlığın acıtıyor, git yoksa kendime kıyıcam dedim, dinlemedi. Benim senden gidecek vaktim gücüm yok, sen git ne olur dedim. Güldü, kibar kibar güldü. Acıdığından mı benle beraber. Evet. Şimdi Romaryo'yu çağırdım eve. Kapıcının ergen delikanlısı. Göz ucuyla bana bakışlarını hep yakalardım. İnce geceliğimle karşıladım onu. Biraz davetkar tavırlarım, hemen üstümde tabi. Aceleci ve tecrübesiz ama bir o kadar da kaba tabi farketmeden. Şimdi o da gelir eve. Onun geliş saatleri. Belki anlar ondan ne kadar kurtulmak istediğimi. Hey, Romaryo, sen ne hızlısın öyle. Arada tatlı tatlı da bakıyor gözlerime. Titriyor hem heyecan hem de şehvet sanırım. Hadi gel artık. Neden geç kaldı bu adam. Romaryo, yavaş, yavaş... Kulağıma sana aşığım fısıldaması nefes nefes. Benim gayem değişiyor sanırım. Sanırım geç gelecek benim ki. Bari yirmi dakika daha geç gelse...